Taksirle Yaralama Suçu ve Cezası

Taksirle Yaralama Suçu ve Cezası (TCK 89)

Murat Gün 29 Ekim 2025 0

Taksirle yaralama suçu ve cezası 5237 sayılı TCK’nun “vücut dokunulmazlığına karşı suçlar” başlığı altında TCK 89/1 maddesinde düzenlenmiş, suçun nitelikli halleri ve daha fazla cezayı gerektirir halleri TCK 89/2 ve TCK 89/3 ve devamı maddelerinde belirtilmiştir. Kasten yaralama suçunda olduğu gibi suçun tanımı TCK 89/1 maddesinde yapılmış yapılan tanıma göre taksirle yaralama; “taksirle, başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olma” olarak tanımlanmıştır.

İçindekiler...

Taksirle Yaralama Suçu Nasıl Oluşur?

Kasten yaralama suçundan farklı olarak taksirle yaralama suçunda failin bu kez gerekli özen ve itinayı göstermemesi nedeniyle yaralama olayı meydana gelmiş, bu durumda fail taksirle yaralama olayının meydana gelmesini istememektedir.

Taksirle yaralama suçunda suçun manevi unsuru kasten yaralama suçundan farklı olarak yaralama olayının meydana gelmesinde failin herhangi bir kastının bulunmamasıdır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda “taksir”in tanımı yapılmış olup TCK 22/2 maddesine göre taksir; “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleşmesidir”

Failin kusur durumundaki takdir TCK 22/4 maddesi uyarınca kovuşturmayı yapan hakim veya mahkeme heyetine bırakılmış ise de; uygulamada genellikle trafik kazaları veya doktor hataları sebebiyle gerçekleşen taksirle yaralama olayında konunun bir uzmanlık alanı dahilinde olması nedeniyle bilirkişi marifetiyle failin kusur durumu hakkında görüş alınmaktadır.

Basit Taksirle Yaralama Suçu Cezası

Taksirle yaralama suçu genel olarak takibi şikayete bağlı suçlardan olmasına karşın; olayın oluşumunda ileride detaylandırılacak olan bilinçli taksir söz konusu ise ve suçun oluşumu TCK 89/2 maddesinde belirtilen nitelikle halleri kapsamında olması halinde mağdurun şikayeti aranmaksızın fail hakkında gerekli soruşturma ve kovuşturma yapılmaktadır. TCK 89/1 maddesinde taksirle yarama suçuna ilişkin öngörülen ceza miktarı “üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası” olarak belirtilmiştir. Yargılama görevi Asliye Ceza Mahkemeleridir. Taksirle yaralama suçunda da kasten yaralama suçunda olduğu gibi TCK 89/2 ve TCK 89/3 maddelerinde suçun nitelikli halleri, TCK 89/4 maddesinde daha fazla cezayı gerektirir hali belirtilmiştir.

Suçun temel ceza yasamızda yaptırım altına alınmasında bir bakıma Anayasamızda belirtilen “vücut bütünlüğü ve sağlığı” koruma altına alınmıştır.

Taksirle Yaralama Suçunun Nitelikli ve Daha Ağır Cezayı Gerektiren Halleri

Duyularından Veya Organlarından Birinin İşlevinin Sürekli Zayıflamasına Neden Olma (TCK 89/2-a);

Duyu; görme, işitme, tat alma gibi kişinin dış dünya ile olan ilişkileri algılama görevini yerine getirme işlevi olarak,  Organ ise; daha geniş kapsamlı olup kişinin fiziksel hareketlerini yerine getirilmesinde görevli dokular olarak tanımlanabilmektedir.

Taksirle yaralama olayı neticesinde mağdurun yukarıda belirilen duyu ve organlarının herhangi birisinin işlevinin zayıflamasına neden olunması suçun nitelikli hallerinden olduğu belirtilmiş olup, bu belirtilen organların tamamen işlevini kaybetmesi durum ile karıştırılmamalıdır. Duyu veya organın işlevinin zayıflaması; işlevini tam olarak yerine getirememesi olarak tanımlanabilir. Yargıtay içtihatları ve doktrin de göz, kulak veya böbrek gibi çift olarak bulunan duyu ve organlarından herhangi birisinin işlevinin sürekli olarak zayıflaması ağırlaştırıcı bir neden olması için yeteceği görüşündedir.

Adli Tıp Kurumunca bu hususta yayımlanan kılavuza göre; duyu veya organların kendi fonksiyonuna göre işlevinin zayıflamasından söz edilebilmesi için bu zayıflamanın %10 ile %50 arasında olması gerektiği, %50’den fazla olan zayıflamanın işlevinin yitirilmesi olarak nitelendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Failin bu madde kapsamında taksirle yaralama suçu nitelikli hali olarak değerlendirilebilmesi için söz konusu zayıflığın sürekli olması ve tedavi ile giderilememesi gerekmektedir. Ancak bu zayıflığın protez veya işitme cihazı gibi aletlerin kullanılması ile ortadan kaldırılabilecek bir durum olması durumunda dahi bu organ veya duyuların işlevinin sürekli zayıflaması olarak kabul edilmektedir.

Taksirle Yaralama Sonucu Vücutta Kemik Kırılmasına Neden Olma (TCK 89/2-b);

Taksirle yaralama suçunda vücutta kemik kırılmasının kişinin yaşam fonksiyonlarına etki edip etmediği veya bu etkinin derecesi suçun ağırlaştırılmasına etki etmemektedir Her ne kadar Adli Tıp kurumu insan vücudunda meydana gelen kemik kırılmalarını ağır, orta ve hafif olarak sınıflandırmış ise de; bu sınıflandırmada sadece kemik kırıklarının sınıflandırılması yapılmış olup, kişinin hayati fonksiyonlarına etkisi göz önüne alınmamıştır Kanun düzenleyici failin taksirle yaralama suçunun nitelikli hali olarak cezalandırılması için vücutta herhangi bir kemik kırılmasının yeterli olacağını belirmiştir.

Konuşmasında Sürekli Zorluğa Neden Olma (TCK 89/2-c);

 Mağdurun yaralanma olayından önceki konuşmasındaki zorluk ve anlaşılabilirliği karşılaştırılarak olumsuz anlamda bir değişiklik olması halinde örneğin taksirle yaralama olayından sonra mağdurun kekemelik gibi konuşmasının anlaşılması güçleşmesi hali ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilmektedir. Taksirle yaralama sonucu konuşma yetisinin tamamen kaybedilmesi bu madde kapsamın dışındadır.

Yüzde Sabit İze Neden Olma (TCK 89/2-d);

Yüz kişiyi diğer insanlardan ayıran bir özellik olması nedeniyle diğer yaralama suçlarında da olduğu gibi taksirle yaralama suçlarında da kişinin bu hakkını korumak altına almak isteyerek yüzde sabit bir ize neden olma durumunu taksirle yaralama suçunun nitelikli hali olarak kabul etmiştir. Gerek tıbbi açıdan gerekse ceza hukuku açısından yüz; “kişiye cepheden bakıldığında üstte saçlı deri ile yanlarda kulaklar dahil olmak üzere görülebilen bölge” olarak tanımlanmıştır.

Taksirle yaralama sonucu yüzde meydana gelen hasarın sabit iz olarak nitelendirilebilmesi için bu izin kişinin yüz güzelliğine etki edip etmemesi önemli olmamakla beraber en önemli kriter; herhangi bir dikkat göstermeden uzaktan görülebilir ölçüde olması gerekmektedir. Yüzde sabit iz varlığı belli bir uzmanlık alanında olduğundan Adli Tıp Kurumu genel olarak yukarıda bahsedilen mesafenin gün ışığında 4 ile 5 metre uzaklıktan farkına varılan izi sabit iz olarak değerlendirmektedir.

Ancak olay tarihinde meydana gelen yüz bölgesindeki yaralanmanın zabit iz niteliği taşıyıp taşımadığının tespit edilmesi için yaralanma olayının gerçekleştiği günden sonra altı aylık bir sürenin geçmesi gerekmektedir. Bu süre zarfında bu izin belirtilen kriterler doğrultusunda geçmemesi halinde yüzde sabit iz olarak kabul edilmektedir.

Kişinin Yaşamını Tehlikeye Sokan Bir Duruma Neden Olma (TCK 89/2-e);

Kişinin taksirle yaralama sonucu; yaralanma derecesinin ölüm durumunu gerçekleşmesinin tıbbi açıdan olası ihtimal bir durum olması halinde hayati tehlikeden bahsedilebilir. Suçun mağduru yaralanma olayı sonrasında yapılan gerekli tedavisi sonucu hayatta kalabilir, kişinin bu tedaviler neticesinde hayatta kalması suçun bu nitelikli halinin varlığına etki etmemekle beraber, uzman doktor veya Adli Tıp Kurumunca mağdur hakkında düzenlenecek Adli raporda yaralanma olayının hayati tehlike arz edebilecek ölçüde olduğunun belirtilmesi suçun nitelikli hali için yeterli bir veri olmaktadır.

Gebe Kadınının Çocuğunun Vaktinden Önce Doğmasına Neden Olma (TCK 89/2-f);

Kişinin doğum süresi tıbbi bir bilgi olduğundan tıbben normal doğum süresinden önce doğum olayının gerçekleşmesine “vaktinden önce doğum” denilmektedir. Failin bu kapsamda değerlendirilmesi için öncelikli çocuğun sağ olarak doğması gerekmektedir.

Nitelikli Hallerin Gerçekleşmesi Halinde Taksirle Yaralama Suçu Cezası

Yukarıda taksirle yaralama suçunda TCK 89/2 maddesinde belirtilen ve TCK 89/1 maddesine göre daha ağır cezayı gerektiren haller sıralanmış olup, olayın oluş şekline göre failin yukarıda belirtilen fiiller neticesinde mağdurun yaralanmasına sebebiyet vermesi halinde TCK 89/1 maddesinde belirtilen “üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ve adli para cezası” yarı oranda arttırılarak fail hakkında hüküm kurulacaktır.

TCK 89/2 maddesinde taksirle yaralama suçuna ilişkin suçun nitelikli halleri belirtilmiş olup, failin eylemi TCK 89/2 maddesi kapsamında yani yukarıda belirtilen hallerde değerlendirildiği takdirde; TCK 89/1 maddesinde belirtilen “üç aydan bir yıla kadar hapis ve adli para cezasının yarısı oranında arttırılarak sanık hakkında hüküm kurulacağı belirtilmiştir.

Taksirle Yaralama Suçunda Daha Ağır Cezayı Gerektiren Haller

Gerek taksirle yaralama olayının mağdur üzerindeki etkisi gerekse olayın oluş şekli göz önüne alınarak TCK 89/3 maddesinde TCK 89/2 maddesine nazaran suçun daha nitelikli halleri belirtilmiştir.

İyileşme Olanağı Bulunmayan Bir Hastalığa Veya Bitkisel Hayata Girmeye Neden Olma (TCK 89/3-a);

Taksirle yaralanma olayından sonra mağdurun tıbbı açıdan yaşamı boyunca iyileşmesi mümkün olmayan gerek fiziki gerekse psikolojik bir rahatsızlığa neden olma durumudur. Taksirle yaralama olayından sonra yaralanma durumunun niteliğine göre mağdurun bitkisel hayata girmesi ihtimal dahilinde olmaktadır. Bitkisel hayat; kişinin dış dünya ile herhangi bir iletişim kuramaması durumudur.

Bitkisel hayata giren mağdur tıbben ölü olarak sayılmamakla beraber tıbbı açıdan kişinin yeniden hayata dönmesi de mümkün olabilmektedir. Bu nedenle bitkisel hayata girme ile beyin ölümü terimlerinin karıştırılmaması gerekmektedir. Tıbbı açıdan beyin ölümü gerçekleşmiş kişi hakkında taksirle yaralama suçundan hüküm kurulmayarak TCK 85. Maddesinde belirtilen taksirle ölüme neden olma suçundan hüküm kurulması gerekmektedir.

Duyu Ve Organların Birinin İşlevinin Yitirilmesine Neden Olma (TCK 89/3-b);

Yukarıda TCK 89/2-a maddesinde mağdurun duyu veya organlarından birinin işlevinin zayıflamasına neden olması durumuna değinmiştik. Suçun bu nitelikli halinde yukarıda belirtilen organ veya duyuların tedavi ile iyileşmesi mümkün olmayacak şekilde tamamen işlevini kaybetmesi durumudur. Adli Tıp Kurumu herhangi bir duyu veya organın işlevini %50 oranında kaybetmesi durumunu söz konusu organın işlevini yitirmesi olarak kabul etmektedir.

Mağdurun Konuşma Ya da Çocuk Yapma Yeteneklerinin Kaybolmasına Neden Olma TCK 89/3-c);

Kişinin diğer insanlarla iletişiminde en önemli role sahip konuşma yetisini gerek ses tellerinde meydana gelecek hasar veya nörolojik bir etken nedeniyle yaralama olayı ile bağlantılı olarak kaybetmesi durumudur. Kişinin herhangi bir anlamı bulunmayan ses çıkartması yine konuşma yetisinin tamamen kaybedildiği olarak kabul edilmektedir. TCK 89/2-c maddesinde de belirtildiği üzere taksirle yaralama olayından sonra mağdurun konuşmasında anlaşılabilir bir kekemelik durumu oluşması hali konuşma yeteneğinin kaybedilmesi durum olarak kabul edilmemektedir.

Mağdurun taksirle yaralama olayı nedeniyle üreme organlarında bir hasar meydana gelmesi sonucu veya bu organların işlevini tamamen yitirmesi sonucu çocuk sahibi olmasına engel bir durum teşkil etmesi halinde fail hakkında TCK 89/3-c maddesi uyarınca suçun nitelikli halinden bahsedilecektir. Suçun oluşumunda kadın veya erkek yönünden bir ayrım yapılmadığı gibi herhangi bir yaş kriteri de bulunmamaktadır.

Suçun bu şekilde oluşumunda en önemli etken mağdurun taksirle yaralama olayından önce çocuk yapma yeteneğinin olup olmadığıdır. Ayrıca meydana gelen yaralanma olayı ile mağdurun çocuk sahibi olamama durumu arasında Adli Tıp Kurumunca düzenlenecek raporda illiyet bağının kurulması gerekmektedir.

Yüzün Sürekli Değişikliğine Neden Olma (TCK 89/3-d);

Mağdur için TCK 89/2-d maddesinde belirtilen yüzde sabit ize neden olma durumundan daha ağır sonuçları olan “yüzde sürekli değişikliğe neden olma” durumunda yüz yine saçlı bölge ile kulaklar arasında kalan, kişinin karşıdan bakıldığında görünen kısımları olarak belirtilmiştir.

Sabit izden farklı olarak kişinin yüzünün doğal dengesinin bozulması, hatta mağduru taksirle yaralama olayından önce tanıyan kişilerin bu yaralanma olayından sonra karşılaşmaları halinde mağduru tanımada tereddütte düşecek ölçüde yüzde değişime neden olma durumudur. Yüz olarak kabul edilin kulak veya burun gibi oranların tamamen kopması durumu bu madde kapsamında değerlendirilmektedir.

Yüzde sabit ize neden olma durumunda olduğu gibi yaralanma tarihi ile Adli Tıp Kurumunca altı ay sonra yapılacak ikince muayenesi sonucu düzenlenecek rapor neticesinde yaralanmanın bu madde kapsamında yüzde sürekli değişikliğe neden olup olmadığı tespit edilmektedir. Yüzün bu ölçüde değişmesine neden olma durumunda estetik ameliyat ile giderilip giderilememesi durumu suçun nitelikli hali için engel teşkil etmemektedir.

Gebe Bir Kadının Çocuğunun Düşmesine Neden Olma (TCK 89/3-e);

TCK 89/2-f maddesinde belirtilen çocuğun vaktinden önce doğmasına neden olma durumu ile farkı ceninin ölü olarak anne rahminden ayrılmasıdır.

Taksirle Yaralama Suçu Cezası (TCK 89)

Taksirle yaralama olayı neticesinde yukarıda belirtilen durumlardan birisinin gerçekleşmesi halinde TCK 89/2 maddesinden farklı olarak bu kez fail hakkında daha ağır bir müeyyide uygulanarak TCK 89/1 maddesinde belirtilen ceza miktarı bir kat attırılarak fail hakkında hüküm kurulacaktır.

Taksirle yaralama suçu birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde fail hakkında; altı aydan üç yıla kadar hapis cezası hükmolunur (TCK 89/4)

Taksirle yaralama suçunun bilinçli taksir halinde işlenmesi ve fiilin oluş şekline göre suçun TCK 89/2 ve TCK 89/3 maddeleri kapsamında olması durumları haricinde şikayete bağlı suçlardan olup, yargılama görevi Asliye Ceza Mahkemeleridir.

Taksirle yaralama suçu daha çok “bilinçli taksir” şeklinde gerçekleştiği görülmektedir. Bu konudaki daha detaylı bilgilere ise “Örneklerle Bilinçli Taksir” başlıklı yazımızdan ulaşabilirsiniz.

Taksirle Yaralama Suçu ve Cezası
Taksirle Yaralama Suçu ve Cezası

Taksirle Yaralama Suçu Unsurları

Genel olarak taksirle yaralama suçunun failin; Gerekli dikkat ve özün yükümlülüğüne aykırı davranması sonucu, bir başkasının vücuduna acı verecek şekilde veya sağlığının ya da algılama yeteneklerinin bozulmasına neden olması şeklinde oluşabileceğini belirtmiştir. Bu durumda ise ihmal, tedbirsizlik ve dikkatsizlik taksirle yaralama suçu unsurlarında ön plana çıkmaktadır.

Taksirle Yaralama Suçunun Maddi Unsurları

Fail

Taksirle yaralama suçu fail açından özgü bir suç değildir. Diğer bir ifade ile suçun failinin herkes olması mümkündür. Kasten yaralama suçundan farklı olarak failin kamu görevlisi olması veya doktor olması gibi bir zorunluluk yoktur. (Malpraktis) Gerekli özen ve dikkat yükümlülüğüne aykırılık sonucu meydana gelebilecek yaralanmalarda suçun faili herkes olabilecektir.

Taksirle Yaralama Suçunun Mağduru

Tıplı fail açısından özgü bir suç olmadığı gibi mağdur açısından da özgü bir suç değildir. Dolayısıyla suçun faili herkes olabilir.

Taksirle Yaralama Suçunda Fiili Hareket

Suçun oluşmasına konu olabilecek fiili hareketlerin genellikle ihmal ve gerekli özen yükümlülüğünün yerine getirilmemesi şeklinde kendisini gösterir. Failin bu şekildeki hareketleri sonucu mağdurun vücudunda acı meydana gelmesi veya yukarıda detaylarını belirtmiş olduğumuz şekilde sağlığının bozulması gerekmektedir.

Taksirle Yaralama Suçunda Nedenselli Bağı (İlliyet Bağı)

Taksirle yaralama suçu maddi unsurları arasında kısaca üzerinde durmak istediğimiz bir başka konu ise nedensellik bağıdır. Failin taksirli hareketi sonucu mağdurda meydana gelen yaralanma ile nedensellik bağı bulunması gerekir. Failin fiili hareketi ile mağdurun yaralanması arasında herhangi bir illiyet bağının kurulamaması halinde taksirle yaralama suçu unsurları oluşmamış olarak kabul edilecektir.

Taksirle Yaralama Suçunun Manevi Unsurları

Taksirle yaralama suçunun manevi unsuru genel olarak TCK 22/2 maddesinde tanımı yapılan taksirdir. TCK 22 maddesinde yapılan tanıma göre; failin ön görülebilir bir neticeyi, öngörmeden meydana getirmesidir. Fail bu durumda mağdurun yaralanmasını veya suça konu olan kazanın meydana gelmesini istememektedir. Buna rağmen failin dikkatsizlik, tedbirsizlik veya meslek sanatındaki acemilik (örnek; malpraktis) gibi nedenlere bağlı olarak fiil meydana gelmiştir.

Bu durumda TKC 22 maddesinde yapılan tanıma göre “taksir” iki farklı şekilde incelenmektedir.

Basit Taksir; Failin öngörmediği fakat öngörmesi gereken bir neticenin meydana gelmesi şeklinde kendisini gösterir.

Bilinçli Taksir; Failin neticeyi ön görmesine karşın buna aykırı hareket etmesi sonucu meydana gelen taksir ise bilinçli taksir olarak kabul edilir. (Örnek, hız kurallarına uyulmaksızın meydana gelen trafik kazaları, kırmızı ışık ihlali vs.)

Taksirle Yaralama Suçu Zamanaşımı Süreleri

Yukarıda da görüldüğü gibi suçun bilinçli taksir olarak işlenmesi, mağdurda meydana gelen yaralanmaların nitelik ve ağırlıklarına göre farklı cezai miktarlar öngörülmüştür. Genel olarak suçun zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğunu söyleyebiliriz.

SIK SORULAN SORULAR

Taksirle Yaralama Suçunun Üst Sınırı Nedir?

Taksirle yaralama suçunun ceza üst sınırı, mağdurda meydana gelen sonuca göre değişiklik gösterebilir. Basit halinde 1 yıl, ağır neticelerde 5 yıla kadar hapis cezası öngörülür. Eğer birden fazla kişi yaralanmışsa veya bilinçli taksir varsa ceza 7,5 yıla kadar çıkabilir.

Taksirle Yaralama Sicile İşler Mi?

Evet, taksirle yaralama suçu mahkûmiyetle sonuçlanırsa adli sicil kaydına işlenir. Ancak ceza infaz edildikten veya silinme süresi dolduktan sonra kayıt, belirli şartlarda adli sicilden silinebilir.

Taksirle Yaralamada Uzlaşma Nasıl Olur?

Basit taksirle yaralama suçları uzlaşma kapsamındadır. Mağdur ve fail uzlaşma bürosu aracılığıyla anlaştığında dava açılmaz veya düşer. Ancak bilinçli taksir veya ağır neticeler varsa (örneğin organ kaybı, hayati tehlike) uzlaşma hükümleri uygulanmaz.

Taksirli Suçlar Para Cezasına Çevrilir Mi?

Evet, taksirli suçlarda hükmedilen kısa süreli hapis cezaları mahkeme kararıyla adli para cezasına çevrilebilir. Özellikle basit taksirle yaralama gibi hafif suçlarda mahkemeler, failin kişiliği ve olayın niteliğini dikkate alarak hapis yerine para cezasına hükmedebilir.

Taksirle Yaralama Suçu Memuriyete Engel Mi?

Hayır. Memuriyete engel suçlar 657 sayılı yasanın 48. Maddesinde sıralanmıştır. Genel olarak kasten işlenebilen ve yüz kızartıcı suçlar ile 1 yıl ve daha üzeri suçlar memuriyete engel suçlar olarak kabul edilir. Taksirle yaralama suçundan dolayı 1 yıldan daha fazla ceza alınmış olsa dahi devlet memurluğuna atamaya engel teşkil etmez.

Category: 

Leave a Comment