Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

TEFECİLİK SUÇU YARGITAY KARARLARI TCK 241

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları (Çek Kırdırmak)

Sanığın 2008-2009 yıllarında ticari faaliyeti bulunmamasına rağmen yüksek miktarda çek tahsilatı yaptığı ve faiz elde ettiği (çek kırdırma diye tabir edilen eylemleri gerçekleştirdiği) iddiasıyla açılan kamu davasında mahkemenin yeterli delil elde edilemediği gerekçesiyle beraat kararı verdiği iş bu dosyada;

Mahkemenin Vergi Tekniği Raporunda ifadesine başvurulan 16 tanıktan 8’inin suça konu çekleri sanık veya aracı finansman şirkete vererek kırdırdıklarını beyan ettiği ve UYAP kayıtlarından, sanığın karşılıksız çek, resmi belgede sahtecilik suçlarından açılan bir çok dosyada müşteki sıfatıyla yer aldığının ve bu dosyalardaki ifadelerde de sanığın çek kırdırdığına ilişkin beyanların yer aldığının anlaşılması karşısında, gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi bakımından, bahsedilen şekilde ifade veren tanıkların dinlenmesi ve sanığın müşteki sıfatıyla yer aldığı söz konusu dosyalar getirtilip incelenmesi,

Sanığın çalıştığı … ve … Finans Danışmanlık Şirketlerinin yetkililerinin tespiti ve sanığın bu şirketlerde çalışıp çalışmadığının belirlenmesine yönelik olarak şirket yetkilisi ve çalışanlarının tanık olarak beyanlarına başvurulması ve sanığın bu iş yerlerinde sigorta kaydının bulunup bulunmadığının belirlenmesinden sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

2-Kabule göre de;

Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin, suça konu eylemlerin gerçekleştiği 2008-2009 yılı olarak gösterilmemesi;

Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02.06.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

(Yargıtay Kararı – 9. CD., E. 2020/1723 K. 2020/194 T. 2.6.2020)

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları (Beraat Kararı)

Duruşmalı inceleme neticesinde; sanık … ile inceleme dışı sanık … arasında suç tarihinden önceki aşamalarda bir para ilişkisinin olmaması, …’in tefecilik suçu için araç olarak kendisine ait kredi kartlarını kullanması ve sanık …’e ait kredi kartını kullanmak suretiyle tefecilik yaptığına dair herhangi bir delilin bulunmaması, kredi kartı dışında da sanık …’den temin ettiği paraları faizle mağdurlara veya başkasına verdiğine dair herhangi bir tespitin de olmaması, dosya kapsamına göre sanığın,

İbrahim’in faizle verdiği anlaşılan borç paraların tahsili aşamasında olaylara dahil olduğunun anlaşılması ve yağmaya teşebbüs suçundan beraatine karar verilmiş olup bu karara karşı istinaf başvurusu olmaması birlikte değerlendirildiğinde; sanık …’in üzerine atılı tefecilik suçunu işlediğine dair mahkumiyetine yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı değerlendirilerek sanık hakkındaki mahkumiyet hükmünün kaldırılarak beraatine karar verildiği anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE

Sanığın leh ve aleyhindeki toplanan tüm kanıtları inceleyip, irdeleyen ve iddianın reddine ilişkin sebepleri karar yerinde ayrı ayrı gösteren, savunmayı tercih nedenlerini açıklayan, aleyhteki kanıtları hükümlülük için yeterli görmeyen Bölge Adliye Mahkemesinin beliren takdir ve kanaati karşısında katılan Gelir İdaresi Başkanlığı vekilinin temyiz itirazları ile hükümde dikkate alınan sair hususlar yönünden de hukuka aykırılık görülmemiştir.

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

V. KARAR

Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Ceza Dairesinin, 12.04.2017 tarihli ve 2017/105 Esas, 2017/481 sayılı Kararında katılan Gelir İdaresi Başkanlığı vekilince öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

(Yargıtay Kararı – 5. CD., E. 2021/8354 K. 2023/8529 T. 13.9.2023)

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları (Kredi Kartı Tefeciliği)

Vergi Dairesi Müdürlüğü mükellefi sanık … hakkında gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasında bulunmaksızın tefecilik suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında; davanın dayanağını oluşturan 02.12.2013 tarih ve 2013/A-1632/82 sayılı vergi tekniği raporunda, “mükellefiyet kaydının hediyelik eşya, gümüş, altın alım satımı konusunda yapıldığı, 19.06.2009 tarihinden itibaren iş yerine müteaddit defalar gidildiğinde iş yerinin boş ve kapalı olduğu 01.07.2009 tarihinde yapılan yoklamada 3.894,00 TL’lik boncuk-hediyelik eşya bulunduğu, iki ayrı şirketten yapılan alımların toplam değerinin yaklaşık olarak 100.000 TL olduğu, buna karşılık kredi kartıyla yapılan tefecilik suçlamasına konu işlem tutarının 2.407.584 TL olduğu,

Külçe altın satışı faturası düzenlenen şahısların bir çoğunun adlarına aynı gün veya birkaç gün içinde gider pusulası düzenlenerek altınların alındığının” tespit edilmesi nedeniyle sanığın, POS cihazlarını kullanım amaçları ve sözleşme koşulları dışında, kredi kartı sahiplerinin nakit ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kullanmaktan ibaret eylemleri nedeniyle, 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 36. maddesinde düzenlenen zincirleme şekilde gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi düzenleme suçundan mahkumiyet hükmü kurulması gerektiği gözetilmeden, suç vasfında hataya düşülerek tefecilik suçundan beraatine hükmolunması,

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 07.07.2021 tarihinde tefecilik suçuna ilişkin bozma hükmü yönünden Yargıtay üyesi …’ın karşı oyu ve oy çokluğuyla, diğer yönlerden ise oy birliği ile karar verildi.

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

Yargıtay Kararı – 11. CD., E. 2018/3711 K. 2021/6256 T. 7.7.2021

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları (Kredi Kartı Tefeciliği)

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 21.06.2023 tarihli ve 2019/14-148 Esas, 2023/361 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; “Cezanın aleyhe değiştirilmemesi ilkesinin, ceza muhakemesinin mutlak ve vazgeçilmez değerleri arasında yer alan ve evrensel hukukun benimsediği bir ilke olmayıp istisnai bir nitelik taşıması,

1412 sayılı Kanun’un 326 ncı maddesinin son fıkrasının yanı sıra 5271 sayılı Kanun’un 307 nci maddesinin beşinci fıkrasında temyiz, 283 üncü maddesinde istinaf, 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yargılamanın yenilenmesi ve 309 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (b) bendinde ise kanun yararına bozma yolları yönünden söz konusu ilkenin ne şekilde uygulanacağı ayrıca ve açıkça düzenlendiği halde itiraz yoluna ilişkin 5271 sayılı Kanun’un 267 ilâ 271 inci maddeleri arasında böyle bir düzenlemeye yer verilmemesinin kanun koyucunun bilinçli bir tercihi olması, öte yandan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar,

5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinde sayılan hükümlerden olmadığından, ortada davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için kararda lehe ve aleyhe sonuçtan söz edilememesi, aynı Kanun’un 231 inci maddesinin beşinci fıkrasında belirtildiği üzere hukuken sonuç doğurmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında sanık hakkında hükmedilen bir cezadan bahsedilemeyeceğinden cezanın aleyhe değiştirilmesi ilkesinin uygulanma olanağının bulunmaması, ceza muhakemesi hukukunda kıyas yapılması mümkün olmakla birlikte istisnai normların kıyas yoluyla genişletilememesi karşısında; cezayı aleyhe değiştirme yasağı kuralının itiraz yolunda uygulama olanağının bulunmadığının kabulü…” karşısında sanık müdafiinin bu husustaki temyiz istemi yerinde görülmemiştir.

Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.05.2022 tarihli, 2021/8-239 Esas, 2022/325 Karar sayılı ilamında da belirtildiği şekilde, kazanç sağlamak için ödünç para veren faillerin bu alacaklarını teminat altına almaları amacıyla suçtan zarar gören kişilerin kredi kartlarından herhangi bir mal teslimi veya hizmet ifası olmaksızın çekim yapmalarının uygulamada sıklıkla rastlanılan bir yöntem olduğu, diğer bir ifade ile ödünç verilen paraya ilişkin alacağın garanti altına alınmasında kredi kartlarının sağladığı

Kolaylığın tefecilik suçunun işlenmesine neden olan temel etkenlerden biri olduğu, bu anlamda bahse konu eylemlerin her biri ayrı bir hareketi oluşturmakta ise de başlangıçtan itibaren kazanç sağlamak amacıyla hareket eden failin bu amacına ulaşmak için gerçekleştirdiği eylemler arasında sıkı bir ilişki bulunduğu, bu nedenle de tüm bu hareketlerin hukuki anlamda tek fiil olarak kabul edilmesi gerektiği,

Yine görünüşte içtima hâllerinde hangi hükmün uygulanması gerektiğine yönelik ilkelerden biri olan “özel normun önceliği” ilkesinde özel normun genel normun tüm unsurlarını taşımakla birlikte genel normda yer almayan özel bazı unsurları da ihtiva etmesinin gerektiği, 5464 sayılı Kanun’un 36 ncı maddesinde “Gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi, nakit ödeme belgesi ya da alacak belgesi düzenlemek veya bu belgelerde ne surette olursa olsun tahrifat yapmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayanlar..” şeklinde hüküm altına alınan “Sahte belge düzenlenmesi” suçunun ise 5237 sayılı Kanun’un 241 inci maddesinde “Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi” şeklinde düzenlenen “Tefecilik” suçunun tüm unsurlarını ihtiva ettiğinden bahsedilemeyeceğinden her iki norm arasında özel-genel norm ilişkisinin bulunmadığı,

Ayrıca 15.04.2020 tarihli ve 31100 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 14 üncü maddesi ile 5237 sayılı Kanun’un 241 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “beş yıla kadar hapis ve” ibaresi “altı yıla kadar hapis ve beşyüz günden” şeklinde değiştirilmiş olup “Tefecilik” suçunun cezasının ağırlaştırıldığı dikkate alındığında, “Sahte belge düzenlenmesi” suçunun özel norm niteliğinde olduğunun kabulü hâlinde bu tarihten sonra işlenen suçlar bakımından alacağını teminat altına almak için suçtan zarar görenin kredi kartından herhangi bir mal teslimi veya hizmet ifası olmaksızın çekim yapan fail hakkında özel norm niteliğinde olduğundan bahisle daha az ceza öngören “Sahte belge düzenlenmesi” suçundan ceza verilmesi,

Kazanç sağlamak için başkasına ödünç para vermesine karşın alacağını teminat altına almaya yönelik eylemde bulunmayan fail hakkında ise daha fazla ceza içeren “Tefecilik” suçundan hüküm kurulması gerektiği, bu durumun da adil bir ceza uygulaması olarak kabul edilemeyeceği hususları birlikte değerlendirildiğinde; 5237 sayılı Kanun’un 241 inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “Tefecilik” suçunun 5464 sayılı Kanun’un 36 ncı maddesinin birinci fıkrasında hüküm altına alınan “Sahte belge düzenlenmesi” suçunu bünyesine aldığı ve bu suçu tükettiği, diğer bir anlatımla “Sahte belge düzenlenmesi” suçunun Tefecilik suçunun unsuru olduğu ve sanığın eyleminin bir bütün hâlinde 5237 sayılı Kanun’un 241 inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen Tefecilik suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanığın hukuki anlamda tek fiil sayılan eylemlerinin sadece tefecilik suçunu oluşturduğu, gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenleme suçunun tefecilik suçu içinde eridiği, bu itibarla; sanık hakkında tefecilik suçundan … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 12.05.2016 tarihli ve 2013/575 Esas, 2016/333 sayılı Kararı ile verilen mahkumiyet hükmünün Yargıtay 9. Ceza Dairesinin, 18.05.2021 tarihli ve 2020/8729 Esas, 2021/2320 sayılı Kararı ile bozulması sonrası … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 2022/818 Esas sırasına kayıtlı olarak derdest olduğu tespit edildiğinden, mümkün ise her iki davanın birleştirilmesi, bunun mümkün olmaması halinde 2022/818 Esas sayılı dosyanın getirtilerek incelenmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden belirlenmesi gerekirken ayrıca 5464 sayılı Kanun’a aykırılık suçundan da mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırı bulunmuştur.

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

V. KARAR

Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 14.07.2016 tarihli ve 2016/528 Esas, 2016/497 sayılı Kararına yönelik sanık müdafiinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden ve dikkate alınan diğer nedenlerle sair yönleri incelenmeyen hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesinin birinci fıkrası ve 326 ncı maddesinin son fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

(Yargıtay Kararı – 5. CD., E. 2021/7763 K. 2023/9744 T. 10.10.2023)

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları (Kredi Kartı Tefeciliği)

Katılan … vekilinin tefecilik suçu yönünden temyiz isteğinin incelenmesinde;

Katılan … vekilinin yargılama konusu tefecilik suçu yönünden suçtan zarar gören sıfatının bulunmadığı bu itibarla 5271 sayılı Kanun’un 237 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca tefecilik suçundan açılan kamu davasına katılma hakkının ve aynı Kanun’un 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği tefecilik suçundan kurulan hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunmadığı, hükmün karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesinin birinci fıkrası gereği re’sen temyize de tabi olmadığı anlaşılmakla, katılan … vekilinin temyiz isteminin 1412 sayılı Kanun’un 317 nci maddesi gereği reddine karar verilmiştir.

B- Katılan … vekilinin başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama suçu yönünden temyiz isteğinin incelenmesinde;

Oluşa ve dosya kapsamına göre; katılanın kredi kartı borcunu ödeyememesi ve nakit paraya ihtiyaç duyması nedeni ile kredi kartı ile işlem yapması için Adana ilinde bulunan sanığa, kredi kartını rızası ile gönderdiği ve kredi kartından Adana ilindeki farklı işyerlerinden harcamaların yapıldığı anlaşılan somut olayda;

Her ne kadar katılan, sanığın kredi kartını kendisine teslim amacı dışında kullandığı iddia etmiş ise de;sanığın soruşturma aşamasında ilk anda alınan beyanında katılanın nakit para ihtiyacı olduğunu belirterek kredi kartını kendisine verdiğini, yaklaşık 5.000,00 TL’lik harcama yaptıktan sonra katılanın maaş hesabına aynı miktarı yatırdığını belirterek atılı suçlamayı kabul etmediği, kredi kartı ekstresi içeriğine göre katılanın kredi kartından Adana ilinde 23.12.2013 ile 30.12.2013 tarihleri arasında farklı işyerlerinden toplamda 4.444,49 TL tutarında 13 adet harcamanın yapıldığı, kredi kartının sanığın uhdesinde bulunduğu iddia edilen tarihlerde kredi kartına toplamda 4.520,00 TL ödemenin yapıldığı,bu haliyle katılanın sanığın kredi kartını kullanmasına rızasının bulunduğu, sanığın kredi kartını amacı dışında kullandığını gösterir mahkumiyetine yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşılmakla sanığın atılı suçu işlediği sabit görülmemiştir.

Yargılama sürecindeki işlemlerin, usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı anlaşıldığından verilen hükümde hukuka aykırılık bulunmamış ve katılan vekilinin temyiz isteği reddedilmiştir.

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

V. KARAR

1- Katılan … vekilinin tefecilik suçu yönünden temyiz isteğinin değerlendirilmesinde;

Gerekçe bölümünün (A) bendinde açıklanan nedenle Adana 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nin, 14.04.2016 tarihli kararına yönelik katılan … vekilinin tarafından suçu yönünden 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 237 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca kamu davasında katılan sıfatının bulunmadığı anlaşılmakla, aynı Kanun’un 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği sanık hakkındaki hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunmadığı, hükmün karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesinin birinci fıkrası gereği re’sen temyize de tabi olmadığı anlaşılmakla, katılan … vekilinin temyiz isteminin 1412 sayılı Kanun’un 317 nci maddesi gereği, Tebliğnameye uygun olarak, oy birliğiyle REDDİNE,

2- Katılan … vekilinin başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama suçu yönünden temyiz isteğinin değerlendirilmesinde;

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

Gerekçe bölümünün (B) bendinde açıklanan nedenle Adana 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nin, 14.04.2016 tarihli kararına yönelik katılan … vekili tarafından başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama suçu yönünden ileri sürülen temyiz itirazları yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden katılan … vekilinin temyiz itirazının reddiyle hükmün, Tebliğnameye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

(Yargıtay Kararı – 8. CD., E. 2023/4398 K. 2023/9383 T. 30.11.2023)

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları (Tefecilik Suçu Unsurları)

Şehitlik Vergi Dairesi Müdürlüğü‘nün 306 006 3416 vergi kimlik numaralı mükellefi olan sanığın, 2008 takvim yılında POS cihazlarını kullanım amaçları ve sözleşme koşulları dışında, kredi kartı sahiplerinin nakit ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kullandıktan sonra, bu faaliyetini gizlemek amacıyla sahte belge düzenlediği iddiasıyla açılan kamu davasında; sanığın aşamalarda alınan savunmalarında, suçlamaları kabul etmemesi, Mahkemece beyanları alınan tanıklar ile 31/03/2016 tarihli bilirkişi raporunda yer alan tespitlerin sanığın savunmasını doğrulamasına karşın; …‘nın 24/05/2013 tarihli 2013-A-2357/20 ve 2013-A-2357/21 sayılı vergi suçu raporlarında, sanığın KDV beyannamelerine göre kredi kartı ile yaptığı satışları toplamı ile bankalarca bildirilen tutar arasında farklılık bulunduğuna, altın alışlarının çoğunun ve satışlarının tamamının işçilik değeri taşımayan altın niteliğinde olduğuna,

Altın alışlarının büyük bir bölümünün nihai tüketicilerden yapıldığına, kuyumculuk işletmesinde KDV’ye tabi olmayı gerektirecek işçilik ihtiva eden altın satışlarının mevcut olmadığına, incelenen dönemdeki gider pusulalarına göre bir gün içerisinde ve izleyen günlerde dahi yapılan altın alışlarında sabit bir fiyat uygulandığının görüldüğüne, kredi kartı sahiplerinin ekstrelerinin incelenmesinde, sanığın POS cihazından harcama yapılmadan önce (veya sonra) ilgili kredi kartına para yatırılmak suretiyle borç ödendiği ve aynı gün çoğu kez aynı tutarda harcama yapıldığı ve faturalı emtia alımlarının gerçekten alındığına dair herhangi bir kanıt ortaya konulamadığına yönelik tespitler karşısında, maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi bakımından;

…‘nın 24/05/2013 tarihli 2013-A-2357/20 ve 2013-A-2357/21 sayılı vergi suçu raporlarında belirtilen ve vergi incelemesi sırasında beyanlarına başvurulduğu söylenen, ancak kimlik bilgileri bildirilmeyen kredi kartı sahiplerinin açık kimlik ve adres bilgilerinin katılan kurumdan sorulmak suretiyle tespitiyle duruşmaya celp edilmeleri,

Bu kişilerin tanık sıfatıyla beyanlarına başvurularak sanığın işyerinden gerçekten alışveriş yapıp yapmadıkları hususunun ayrıntılı olarak sorulmasından sonra; sanığın eylemlerinin sübutu halinde, POS cihazlarını kullanım amaçları ve sözleşme koşulları dışında, kredi kartı sahiplerinin nakit ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kullanmaktan ibaret fiilinin, hem TCK’nin 241. maddesinde düzenlenen “tefecilik” suçunu hem de 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 36. maddesinde düzenlenen “gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi düzenleme” suçunu oluşturması,

TCK’nin 241. maddesinin genel ve 5464 sayılı Kanun’un 36. maddesinin özel norm niteliğinde olması karşısında, “özel normun önceliği” kuralı gereğince, sanık hakkında zincirleme olarak 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 36. maddesinde düzenlenen “gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi düzenleme” ve “2008 takvim yılında sahte belge düzenleme” suçlarından mahkûmiyet hükümleri kurulması gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve araştırma sonucu suç vasfında da hataya düşülerek, yazılı şekilde beraat kararları verilmesi,

2-“31/12/2008” olan suç tarihinin, gerekçeli karar başlığında, “2008” şeklinde eksik yazılması,

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14/09/2020 tarihinde üye …’ın sanığın faiz karşılığında ödünç para verme eyleminin tefecilik suçunu oluşturduğuna ilişkin değişik gerekçesi ile sair yönlerden oy birliği ile karar verildi.

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

(Yargıtay Kararı – 11. CD., E. 2018/3509 K. 2020/4371 T. 14.9.2020)

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları (Pos Tefeciliği)

Vergi mükellefi olan sanığın, görünürdeki ticari faaliyetinin cep telefonu ticareti ve kontör satışı olduğu, ancak sanığın asıl gelirini kullandığı POS cihazları ile ödeme güçlüğüne düşen kişilere en az %2 komisyon karşılığı ödünç para vermek suretiyle gerçekleştirdiği, sanığın bunu meslek haline getirdiği bu suretle sanığın tefecilik faaliyetinde bulunduğu; diğer yandan sanığın tefecilik faaliyetini gizlemek için kredi kartı çekişlerine ticari bir görünüm kazandırma gayreti ile hareket edip, her hangi bir mal -hizmet karşılığı olmaksızın kontör satmış gibi sahte faturalar düzenlediğinin iddia edildiği davada;

Sanığın sorgusunda, “ oğlu olan … ile onun ortağı … ‘un cep telefonu alım satımına ilişkin iş yeri açtıklarını, kendisi emekli olduğundan vergi açısından avantaj sağlayacağı düşüncesi ile oğluna maddi destek olması için iş yerini kendi adına açtığını, ancak işyerinin işleyişi ile bir ilgisinin bulunmadığını, tüm işlemleri, alım-satımı oğlu ve ortağının yaptığını, pos cihazıyla tefecilik suçunu işlemediği ve sahte fatura düzenlemediğini” söylemesi; sanığın vergi denetmenine verdiği ifade de ise, “Kendisinin 2008 yılında Belediye iş hanında cep telefonu kontör satışı faaliyeti ile iştigal ettiğini,

Bu dönemde kredi kartı borcu olan şahısların kredi kartı borçlarını ödemek veya ötelemek amacıyla kendisine geldiklerini, sahiplerinin ihtiyaçlarını karşılama amaçlı kredi kartı çekimlerinden banka komisyon ve kesintileri haricinde % 2 komisyon aldığını, pos cihazı ile yaptığı tüm kredi kartı çekimlerinin en fazla % 20’lik kısmının gerçek kontör satışlarına ilişkin olduğunu, kredi kartı ile yapılan POS çekimleri karşılığı kontör ticaretinden dolayı mükellefiyet kayıtları olan mükellefler adına fiktif kontör satış faturaları düzenlediğini,

POS cihazı ile yapılan kredi kartı çekimlerini mali açıdan dengelemek için aynı kişiler tarafından adına fiktif fatura düzenlenip fatura aldıklarını, kontör satış faturası düzenledikleri mükellefler tarafından adlarına düzenlenmiş kontör alış faturalarının bulunduğunu…” söylemesi; mahkemece tanık olarak dinlenen kişilerin, dava konusu edilmeyen 2010 yılında satış yapılan kişiler arasından seçilerek dinlenmiş olması karşısında; suçların unsurlarının ve maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti için,

1-Sanığın savunmalarındaki çelişkiler de gözetilerek, fatura içeriklerinin ayrıntılarının sorulması, ifadeleri arasındaki çelişkilerin giderilmeye çalışılması,

2-Aksu İlçe Malmüdürlüğü’nün 15.8.2013 tarihli yazısı ekinde gönderildiği belirtilen, suçun maddi konusunu oluşturan fatura asılları araştırılarak emanete alınması, duruşmada incelenerek denetim için dosya içinde bulundurulması,

3-Faturaların sanığa gösterilerek yazı ve imzaların kendisine ait olup olmadığının sorulması, kendisine ait olmadığını, oğlu olan … veya onun ortağı … ‘a ait olduğunu söylemesi halinde; … ve … ‘un CMK’nin 48. maddesi uyarınca çekinme hakkı hatırlatılarak tanık sıfatıyla dinlenmesi ve faturalar gösterilerek faturalardaki yazı ve imzaların kendilerine ait olup olmadığının sorulması,

4-… ve … da faturalardaki yazı ve imzaların kendisine ait olmadığını söylediği takdirde; yazı ve imza örnekleri temin edilerek, faturalardaki yazı ve imzaların sanığa veya … ve … ’a ait olup olmadığı konusunda uzman bir kurum veya kuruluştan rapor alınması,

5-2008 yılında satış yapılan kişiler arasından, sanığın kredi kartlarından POS çekimi yaptığı kişilerin gerekirse sliplerden kredi kartları sahiplerinin belirlenmesi yönünde bankaya müzekkere yazılarak tespiti ile kanaat oluşturacak sayıda kişinin CMK’nin 48. maddesi uyarınca çekinme hakları hatırlatılarak tanık sıfatıyla dinlenmesi; kendilerinden, sanıktan gerçekten faturalardaki yazılı malları (kontör-yağ) alıp almadıklarının ve ticari ilişki sırasında kiminle muhatap olduklarının, sanığı tanıyıp tanımadıklarının sorulması,

6-Faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi yönünden, satıcı ile alıcılar arasında mal ve para akışının araştırılması, sanığın ticari defter ve belgeleri üzerinde gerekli görülmesi halinde yeterli mal girişi veya üretimi olup olmadığı da değerlendirilip alım ve satım miktarları karşılaştırılarak bilirkişi incelemesi yaptırılması,

Sonucuna göre tüm deliller birlikte tartışılarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile beraat hükmü kurulması,

Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz talebi bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, 27.02.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

(Yargıtay Kararı – 11. CD., E. 2016/9540 K. 2019/2008 T. 27.2.2019)

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları (Çek Kırdırma)

Suç tarihinde oto galericiliği yaptığı belirtilen sanığın, müşteki O.. P.. tarafından keşide edilen 13.500 TL bedelli çeki, müşteki G.. K..’dan alarak 10.500 TL ödemek suretiyle çek kırdırma yöntemiyle tefecilik suçunu işlediği iddiasıyla cezalandırılması talebiyle açılan kamu davasında; sanığın atılı suçlamayı kabul etmeyerek suça konu çekin araç alım-satımı nedeniyle kendisine verildiğini iddia etmesi nazara alındığında, söz konusu satışa konu araç plakasının sorulması ve trafik tescil kayıtlarının temin edilmesinden,

müştekilerin beyanlarının alınmasından, müşteki G.. K..’ın hazırlık beyanında borca karşılık sanığa verdiklerini iddia ettiği araç plakasının tespitiyle trafik tescil kayıtlarının temininden, suça konu çekteki ciro silsilesinde adı ve imzası bulunan ve hazırlık aşamasındaki beyanlarda aracılık yaptığı iddia edilen M.. Ş..’in dinlenmesinden, müşteki O.. P..’nin hazırlık aşamasındaki beyanında çek bedelini sanığın avukatına ödediği, ayrıca avukatın bürosunda her biri 1.000 TL bedelli üç senedi imzalayarak sanığa verdiğini belirtmesi karşısında ilgili avukatın dinlenmesinden ve sanığın bağlı bulunduğu Vergi Dairesinden vergi inceleme raporu aldırılmasından sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, gayrıresmi ortağı olan tanık A.. A..’in beyanlarına itibar edilmek suretiyle eksik inceleme sonucu yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde beraet kararı verilmesi,

Kanuna aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

Yargıtay Kararı – 5. CD., E. 2013/2825 K. 2014/6198 T. 05.06.2014

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları (Zincirleme Tefecilik Suçu)

1-Bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda birden fazla kişiye kazanç elde etmek amacıyla ödünç para vermek suretiyle zincirleme şekilde tefecilik suçunu işleyen sanıklar … ve … hakkında TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanmaması suretiyle bu sanıklar yönünden eksik ceza tayini,

2-TCK’nın 241. maddesinde hapis ve adli para cezası birlikte öngörülmesine karşın sadece hapis cezasına hükmedilmek suretiyle sanıklar hakkında eksik cezaya hükmedilmesi,

3-Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı TCK’nın 53. maddesinde yer alan bazı ibarelerin iptaline ilişkin Kararının değerlendirilmesi lüzumu,

4-Birden fazla sanık olduğu nazara alınmadan infazda tereddüt oluşturacak şekilde katılan lehine vekalet ücretine hükmedilmesi,

Kanuna aykırı, katılan vekili ile sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15/11/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

Yargıtay Kararı – 5. CD., E. 2016/1284 K. 2018/9096 T. 15.11.2018

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları (Vergi Cezası)

Davacı tarafından, 2016 yılı iş ve işlemlerinin tefecilik ve sahte belge düzenleme yönünden incelenmesi neticesinde düzenlenen vergi tekniği raporu ile finansman ihtiyacı olan işletmelerin çeklerinin %5 komisyon karşılığında iskonto ettirilerek (kırdırılarak) ikrazatçılık faaliyetinde bulunulduğu, bu faaliyetin gizlenmesi için sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlendiğinden bahisle adına düzenlenen 30.04.2018 tarihli 2018-A-3494/20 sayılı vergi inceleme raporu uyarınca 2016/02,03,04,05,06,07,08,09,10,11,12 dönemlerine ilişkin re’sen tarh edilen 3 kat vergi ziyaı cezalı banka ve sigorta muameleleri vergilerininkaldırılması istemiyle açılan davanın;

“mahkemenin E:2018/319, K:2018/506 sayılı dosyasında; davacı tarafından, 2016 yılında tefecilik, sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme ve kullanma filleri ile belgesiz satışları üzerinden hesaplanan matrah farkı üzerinden re’sen tarh edilen tefecilik, sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme ve kullanma fiillerine isabet eden kısım için 3 kat, belgesiz satışlara isabet eden kısım için ise 1 kat vergi ziyaı cezalı gelir vergileri dava konusu edildiği ve Mahkemece; ” … Dava konusu tarhiyatın dayanağı 30.04.2018 tarih ve 2018-A-3494/17 sayılı vergi inceleme raporu ve 30.04.2018 tarih ve 2018-A-3494/16 sayılı vergi tekniği raporu ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; aralarındaki sözleşme uyarınca F1 Tarım İnş. Müt. San. Tic. A.Ş.’nin satıcı konumunda iken davacının düzenlediği faturalar ile alıcı konumuna geçmesi,

Anılan firmanın davacıya yaptığı havale ve eft tutarının 6.572.607,00-TL olmasına rağmen sadece 2.407.529,00-TL’lik kısmının kayıtları alınması, F2 Yapı İnş. Gıda Paz.San. ve Tic. Ltd. Şti.’den alınan bazı çeklerin üzerinde “Parası Alınacak, Para Karşılığı verildi, Emanet Verildi,

Araba Hesabına, Hocaya Emanet Verilen’’ şeklinde ibarelerin yer alması, F2 Yapı İnş. Gıda Paz. San. ve Tic. Ltd. Şt. ve F3 Isı Sist. Doğ. İnş. Taah. Elekt. Ektronik Eml. Faf. Mad. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin mal veya hizmet alım tutarından fazla yapılan ödemeleri finansman ihtiyacı nedeniyle %5 oranında çek iskonto ettirilmesine ilişkin olarak açıklamalarına rağmen davacının F2 Yapı İnş. Gıda Paz.San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin açıklamalarının husumetten kaynaklandığını belirtmesi, F3 Isı Sist. Doğ. İnş. Taah. Elekt. Ektronik Eml. Faf. Mad. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin ifadesini ise açıklayamaması,

F1 Tarım İnş. Müt. San. Tic. A.Ş. tarafından gönderilen eft ve havalenin büyük bir kısmının bankadan nakit olarak çekilmesi, anılan şirketin yüksek tutarlı havale ve eft tutarlarını davacıdan alınan çeklerin bedellerinin banka hesabına gönderildiği şeklinde açıklamasına karşın davacının aynı hususu nakit ihtiyacı nedeniyle elindeki malların satılmasından kaynaklandığını belirtmesi,

Dolayısıyla yüksek havale ve eft tutarlarının sebebi hususunda çelişkili ifadelerde bulunulması, nakit ihtiyacı nedeniyle F1 Tarım İnş. Müt. San. Tic. A.Ş.’ye satıldığı söylenen bazı emtiaların davacıya birkaç gün sonra Tasf. Hal. F4 Boya İnş. Müt. Kuy. San. ve Tic. Ltd. Şti. ve F5 İnşaat Müteahhitlik San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından daha yüksek birim fiyat üzerinden yeniden fatura edilmesi, çek niteliği gereği ödeme aracı olduğundan henüz ortada bir emtia yokken emtia ihtiyacına binaen böylesine yüksek tutarlarda çeklerin davacıya güncel bir karşılık olmadan verilmesinin ticaretteki değişkenlik ve hareketlilik dikkate alındığında normal ve mutad olmaması,

Başka bir deyişle iş yapılan firmaların genelinin ekonomik sıkıntılar yaşamasına ve nakite ihtiyaç duymasına rağmen ödeme araçlarını (çeklerini) bir emtia almadan ileriye dönük emtia alımına aracılık etmesi için davacı kapasitesindeki bir işletmeye keşide veya ciro etmelerinin açıklanamadığı, bu durumun Türk Ticaret Kanununda tanımlanan basiretli tacir tanımı ile ticari teamüllere uymaması, ilgili yılda nakliye işlemi yapabileceği her hangi bir aracının ve sigortalı çalışanının bulunmaması, işyeri sahibi, (A) ve (B) şahıslarının ifadeleri dikkate alındığında davacının ilgili yılda tespit edilen tutarlarda ticaret yapma kapasitesinin ve organizasyonunun bulunmadığı,

Muhtelif müşterilere ait çeklerin kırılması faaliyeti ile tefecilik suçu faaliyetinde bulunduğu, iskonto edilen çeklerin finansmanının F1 İnş. Müt. San. Tic. A.Ş.’den karşılandığı ve 6.572.607,00-TL eft’nin tamamının finansman hizmeti vermeye yönelik olduğu, tefecilik suçu faaliyetini gizlemek ve gönderilen eft ve havalenin karşılığını mal ve hizmet olarak göstermek için her hangi bir mal teslimi ve komisyon karşılığı olmaksızın belli bir organizasyon içinde F1 İnş. Müt. San. Tic. A.Ş. ve F3 Isı Sist. Doğ. İnş. Taah. Elekt. Ektronik Eml. Faf. Mad. San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye sahte ve muhteviyatı itibariyle sahte belge düzenlediği ve Tasf. Hal. F4 Boya İnş. Müt. Kuy. San. ve Tic. Ltd. Şti. ile F5 İnşaat Müteahhitlik San. ve Tic. Ltd. Sti.’den sahte belge alınarak kullanıldığı,

Ayrıca muhtelif firmalardan alınan bir kısım emtia ve hizmetlerin faturalarını düzenlenmeyerek belgesiz satıldığı sonucuna varılmıştır…” denilerek davanın reddine karar verildiği, bu durumda, davacının tefecilik suçu, sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme ve kullanma filleri ile belgesiz satışları da dahil edilerek hesaplanan matrah farkı üzerinden re’sen tarh edilen tefecilik suçu, sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme ve kullanma fiillerine isabet eden kısım için 3 kat, belgesiz satışlara isabet eden kısım için ise 1 kat vergi ziyaı cezalı gelir vergilerinin kaldırılması istemiyle açılan davanın

Mahkemenin 12.12.2018 tarih ve E:2018/319, K:2018/506 sayılı kararıyla reddedilerek tefecilik suçu faaliyeti çerçevesinde faiz geliri elde edildiği ve komisyon gelirinin gizlenmesi için sahte faturalar düzenlendiği hususları Mahkeme kararıyla ortaya konulduğundan ve 2016/02-12 dönemine ilişkin banka ve sigorta muameleleri vergilerinin elde edilen anılan komisyon geliri üzerinden hesaplanan kısmının zamanında tahakkuk ettirilmediği anlaşıldığından, devamlı surette icra edilen söz konusu faaliyetten dolayı davacı adına re’sen tarh edilen dava konusu üç kat vergi ziyaı cezalı banka ve sigorta muameleleri vergilerinde hukuka aykırılık bulunmadığı”

Gerekçesiyle davanın reddine ilişkin Kahramanmaraş Vergi Mahkemesi’nce verilen 12/12/2018 gün ve E: 2018/320, K: 2018/507 sayılı kararının;davacı vekili tarafından, cezalı tarhiyatın dayanağı olan vergi inceleme raporunun kanuni dayanaktan yoksun olduğu, vergi tekniği raporunda çeklerin kırdırıldığına dair herhangi bir faiz komisyon tahsilatının somut olarak ortaya konulmadığı, çek kırdırmanın ikrazatçılık veya tefecilik suçu olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, tamamen varsayıma, eksik incelemeye dayandığı ve gerçek durumla bağdaşmadığı, yapılan cezalı tarhiyatın hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ :Yerel mahkeme kararının yerinde ve hukuka uygun olduğu, davacının istinaf yolu başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiğisavunulmaktadır.

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi Birinci Vergi Dava Dairesi’nce, dosyadaki tüm bilgi ve belgeler, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45.maddesi uyarınca incelenerek işin gereği görüşüldü:

Kahramanmaraş Vergi Mahkemesi’nin istinafa konu kararı usul ve hukuka uygun olup kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, istinaf isteminin reddine,aşağıda dökümü yapılan yargılama giderinin istinaf isteminde bulunanın üzerinde bırakılmasına, 44,40 TL istinaf karar harcının davalı idarece davacıdan tahsiline, posta giderine karşılık yatırılmış olan avanstan artanın Mahkemesince ilgili tarafa resen iadesine, 2577 sayılı Yasa’nın 45.maddesi gereğince kesin olmak üzere, 13/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

Bölge İdare Mahkemesi Kararı – Gaziantep BİM, 1. VDD, E. 2019/704 K. 2019/1205 T. 13.6.2019

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları (Vergi Cezası 2)

Davacının, 2014 yılında pos cihazı kullanarak tefecilik yaptığı ve elde ettiği faiz gelirine isabet eden banka ve sigorta muameleleri vergisini beyan etmediğinin vergi tekniği raporuyla tespiti üzerine adına resen salınan vergi ziyaı cezalı 2014/Ağustos dönemi banka sigorta muameleleri vergisinin iptali istemiyle açılan davada;davacı hakkında düzenlenen 12.4.2018 tarih ve 2018-A-3897/9 sayılı vergi tekniği raporunda; görevlendirme yazısında yer verilen 8.6.2016 tarih ve 2016-A-1354/1 sayılı Görüş ve Öneri Raporunda suç örgütü lideri olarak bahsi geçen Yüreğir Vergi Dairesinin mükellefi K4 ve muhtelif mükellefler hakkında incelemenin talep edildiği,

Davacının da savcılık dosyasında POS cihazıyla tefecilik suçunu işlediği şüphesiyle (davacı tarafından 2013 yılında 185.403,00 TL, 2014 yılında 19.981.949,00 TL pos cihazı işlemi yapılmıştır ) şüpheli sıfatıyla adının geçmesi üzerine incelemenin başlatıldığı, davacının A1 adresinde kablosuz telekomünikasyon faaliyetleri işi ile iştigal etmek üzere mükellefiyet tesis ettirdiği,

2.3.2018 tarih ve E.10869 sayılı defter ve belge isteme yazısının A2 adresine tebliğe çıkarılarak K5’a tebliğ edildiği, 2014 hesap dönemine ilişkin işletme hesap defterinin ibraz edildiği, 2014 yılı gelir vergisi, gelir geçici vergisi ve muhtasar beyannamelerini verdiği, çalışan işçinin bulunmadığı, 18.9.2013 tarihli işe başlama yoklamasında mükellefin bilgisayar ve elektronik aletler toptan ticareti işi ile iştigal ettiği, işyerinin ofis olarak kullanıldığı, bilgisayar teşhir ürünleri ile büro malzemelerinin bulunduğu,

3.12.2013 tarihli yoklamada işyerinin ofis olduğu, içeride muhtelif çeşit ve miktarda küçük ev aletleri ve bilgisayar parçalarının mevcut olduğu, 13.9.2013 tarihinden itibaren kontör ürünlerinin internet üzerinden satışı işiyle de iştigal etmeye başladığı, 21.2.2014 tarihli yoklamada A3 sokakta 93 numaralı sokağın bulunmadığı, 28.3.2014 tarihli yoklamada işyerinin merkez adres olduğu, küçük ev aletleri, bilgisayar malzemeleri, mobilya ve kontör satışı yaptığı, 2014 yılı Form Bs ile 20.585.237,00 TL mal satışı bildirilirken aynı dönemde Form Ba ile davacıdan mal alanların 929.243,00 TL bildirimde bulunduğu, davacının Form Ba ( 2014 yılı için 20.585.237,00 TL alış bildirilmiştir ) ile Form Bs bildirimlerinin uyumlu olduğu,

Hem mal alışı yapılan hem de mal satışı yapılan firmaların bir iki istisna hariç hepsinin terk durumunda olduğu, mükellefin 19.981.949,00 TL pos çekişinin olduğu, bu çekişlerin Adana, Gaziantep, Mardin, Mersin gibi faaliyetin yürütüldüğü şehrin dışındaki başka şehirlerden olduğu ve Form Ba Bs bildiriminde isimlerinin geçmediği, bankalarla yapılan yazışmalardan 56 kişinin kredi kartından çekim işlemi yapıldığı, söz konusu şahısların ifadeye çağrıldığı, K6 isimli şahsın ifadesinde, kartını şoför arkadaşına verdiği, kartın kullanıldığını görünce arkadaşını aradığı ama şahsın açmadığı,

Adana’da söz konusu durumu sorup araştırdığında kredi kartına takla attırma diye kullanılan bir deyimin olduğunu ve şoför arkadaşın kendisinin kartıyla bu işlemi yaptırdığını öğrendiğini beyan ettiği, K7 isimli şahsın ifadesinde, söz konusu kart çekim işleminin kendisine ait olmadığı, arkadaşının bilgisi dışında kartı kullandığını beyan ettiği, K8 isimli şahıs ifadesinde, kartına işlem yaptırdığını,

Herhangi bir belge almadığını, kredi kartını döndürme için yaptığı, %1,5 veya 2 komisyon ücreti ödediğini beyan ettiği tespitlerine yer verildiği, davacının pos cihazını kullanarak komisyon aldığı yönünde ifadelerin bulunduğu, çok cüzi miktarda katma değer vergisine tabi işlemi olduğu, bu durumun yapılan işlemlerin çok büyük bir kısmının özel matrah şekline tabi olan kontör satışına işaret ettiği, 2014 yılında davacının beyan ettiği teslim ve hizmetlerin tutarının 20.587.637,29 TL olduğu aynı dönem için pos cihazıyla 19.981.949,00 TL tahsilat yapıldığı,

9 ay gibi kısa bir sürede bu çapta büyük bir tahsilatın yapılmasının hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, hiç işçi çalıştırmadığı, bu tutarda satışları ve tahsilatları olmasına rağmen 442,63 TL gelir vergisi hesaplandığı, davacı tarafından POS cihazını amacı dışında kullanmak suretiyle kayıt ve beyan dışı faiz geliri elde ettiği kanaatine varıldığından davacı adına tespit edilen safi gelir üzerinden %5 oranında yapılan dava konusu vergi ziyaı cezalı tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar veren

İstanbul 2. Vergi Mahkemesi’nin 05/02/2019 gün ve E:2019/208, K:2019/176 sayılı kararının; hakkında düzenlenen 12.4.2018 tarih ve 2018-A-3897/9 sayılı vergi tekniği raporundaki tespitlerin kesin ve inandırıcı olmaktan uzak soyut ve varsayıma dayalı olduğu, defter ve belgelerinin noksan, hatalı veya karışık olmadığı, pos cihazıyla tefecilik yaptığı yönünde ifadelerine başvurulan şahısların ifadelerinin ikrar niteliğinde olmadığı, cezanın 3 kat kesilmesinin olaya uygun düşmediği ve hakkaniyete aykırı olduğu iddialarıyla istinaf yoluyla kaldırılması istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ :Savunma verilmemiştir.

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Beşinci Vergi Dava Dairesince gereği görüşüldü:

İstinaf başvurusuna konu karar usul ve hukuka uygun olup kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından istinaf başvurusunun reddine, 128,50-TL istinaf başvuru harcı ve 68,20-TL posta ücretinin istinaf başvurusunda bulunan üzerinde bırakılmasına, 54,40-TL maktu karar harcının istinaf başvurusunda bulunan taraftan alınmasına, artan posta ücretinin ilgilisine iadesine, temyizi kabil olmamak üzere kesin olarak 13/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

Bölge İdare Mahkemesi Kararı – İstanbul BİM, 5. VDD, E. 2019/3329 K. 2020/973 T. 13.2.2020

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları (Zincirleme Tefecilik Suçu)

Sanık … hakkında, Ankara 18. Asliye Ceza Mahkemesinin, 25.12.2018 tarihli, 2016/955 Esas ve 2018/1294 sayılı Kararı ile tefecilik ve 5464 sayılı Yasa’ya aykırılık suçlarından beraat kararı verildiği, katılan … vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu, Ankara 36. Asliye Ceza Mahkemesinin, 29.12.2020 tarihli ve 2019/470 Esas, 2020/949 sayılı Kararı ile aynı sanık hakkında aynı suçlardan yapılan yargılama sonucunda zincirleme tefecilik suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 241, 43 ve 62. maddelerinin birinci fıkraları ile 52. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 5 yıl hapis ve 1875 tam gün karşılığı 37,500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5464 sayılı Kanun’a aykırılık suçundan ise hüküm kurulmasına yer olmadığına dair karar verildiği,

Sanık müdafiinin başvurusu üzerine bahse konu kararın istinaf incelemesinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesinin 2021/315 Esas sayılı dosyası üzerinden yapıldığı ve her iki dava dosyası arasında hukuki ve fiili irtibat bulunması nedeniyle birleştirme kararı verilerek işlemlerin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesince 2020/341 Esas sayılı dava dosyası üzerinden yürütülmesine karar verildiği, duruşma açılarak yapılan inceleme neticesinde

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesinin, 21.04.2021 tarihli ve 2020/341 Esas, 2021/420 sayılı Kararı ile; 5271 sayılı Kanun’un 280. maddesinin 2. fıkrası gereğince, Ankara 18. Asliye Ceza Mahkemesinin 25.12.2018 tarih, 2016/955 Esas ve 2018/1294 sayılı Kararı ile sanık … hakkında tefecilik suçundan verilen beraat hükmünün kaldırılmasına, her ne kadar sanık hakkında zincirleme tefecilik ve 5464 sayılı Kanun’a muhalefet suçlarından 5237 sayılı Kanun’un 241/1, 43/1; 5464 sayılı Kanun’un 36 ve 5237 sayılı Kanun’un 43/1. maddeleri gereğince cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmış ise de, sanık hakkında aynı eylemler nedeniyle

Ankara 36. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.12.2020 tarihli, 2019/470 Esas, 2020/949 sayılı Kararı ile mahkumiyet kararı verildiği, yargılamanın mükerrer olduğu anlaşıldığından, sanık hakkında, atılı suçlardan açılan kamu davasının 5271 sayılı Kanun’un 223/7. maddesi gereğince reddine, Ankara 36. Asliye Ceza Mahkemesinin, 29.12.2020 tarihli ve 2019/470 Esas, 2020/949 sayılı Kararı ile zincirleme tefecilik suçundan kurulan mahkumiyet hükmünde ise usul ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılık bulunmadığından 5271 sayılı Kanun’un 280/1-a maddesinin ilk cümlesi ve 286. maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş olup, bu karara yönelik sanık müdafiinin temyizinin niteliği karşısında;

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

5271 sayılı Kanun’un 286. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer verilen “İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları” nın ve keza aynı Kanun’un 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları”nın temyiz edilemeyeceğine ilişkin düzenlemeler ile incelemeye konu suçun aynı Kanun’un 286. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında da bulunmadığı dikkate alındığında, sanık müdafiinin temyiz isteminin, 5271 sayılı Kanun’un 298. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle REDDİNE,

Tefecilik Suçu Yargıtay Kararları

Yargıtay Kararı – 5. CD., E. 2021/13237 K. 2024/4599 T. 24.4.2024

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir