Meşru Müdafaa Nedir

Meşru Müdafaa Nedir Meşru Müdafaa Şartları Nelerdir? (TCK 25)

Meşru müdafaa kişinin kendisine ya da bir başkasının hakkına yönelik haksız bir saldırıyı o anın koşulları altında orantılı bir şekilde defetmek zorunluluğu altında işlenmiş bir suçtan ötürü ilgiliye ceza verilemeyeceği sonucunu doğuran bir hukuk kuralıdır.

Meşru müdafaa ceza kanunumuzun “Ceza Sorumluluğunu Kaldıran ve Azaltan Nedenler” bölümünde TCK 25. Maddesinde “Meşru Savunma ve Zorunluluk Hali” başlığı altında düzenlenmiştir.

Sadece Türk Hukuk sistemimizde yer alan bir hüküm değildir. Hemen hemen bütün ülkelerin ceza kanunlarında benzer hükümler yer alır. Bu özelliğini dikkate aldığımızda meşru müdafaanın bir çeşit evrensel hukuk kuralı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Uygulamada zaman zaman “meşru savunma” veya “nefsi müdafaa” olarak da tabir edilir.

Sınırın aşılması, gerçekleşen tehlike ile fiil arasındaki orantılılık, meşru müdafaada sınırın aşılması gibi meşru müdafaa şartları vardır. Fail hakkında TCK 25/1 maddesi gereğince ceza verme yoluna gidilememesi için öncelikle bu şartların gerçekleşmesi gerekir. Bu unsurların gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda sıklıkla meşru müdafaa Yargıtay kararlarına konu olmaktadır. Yazımızın sonunda paylaşacağımız meşru müdafaa örnekleri de bu durumun bir göstergesidir.

Meşru Müdafaa TCK 25

Meşru Müdafaa
Meşru Müdafaa TCK 25

Meşru Müdafaa Şartları

Meşru müdafaa konusunda TCK 25 ve devamı maddelerinde yapılan tanımdan da anlaşılacağı üzere; Haksız bir saldırı ve bu saldırıya karşı verilen savunma niteliğindeki bir davranış söz konusudur. Bu nedenle meşru müdafaa şartları da daha çok bu saldırı ve savunmanın niteliklerine göre belirlenmiştir. Özellikle kasten öldürme suçunda meşru müdafaanın şartlarının oluşup oluşmadığı konusunda yerel mahkemelerce tereddüde düşüldüğü görülmektedir. Bu nedenle meşru müdafaa Yargıtay kararlarına sıkça konu olan bir durumdur. 

Yasa metninde yer alan tanıma göre, doktrindeki ortak görüş ve meşru müdafaa konusunda verilmiş Yargıtay kararlarını dikkate alarak bu şartları aşağıdaki başlıklar altında toplayabiliriz.

Saldırıya İlişkin Meşru Müdafaa Şartları

Saldırının niteliği, amacı ve kime yönelik olduğu meşru müdafaa şartlarının belirlenmesinde önemlidir. Saldırıya ilişkin şartlar ise genel hatları ile aşağıdaki gibidir.

Meşru Müdafaada Saldırı Bulunmalıdır

TCK 25 maddesinde yapılan tanımdan da anlaşılacağı üzere meşru savunmanın konusunu “saldırı” oluşturur. Öncelikle bir saldırı bulunması halinde fail hakkında TCK 25/1 maddesi uygulanabilir. Bu aktif devam eden bir saldırı olabileceği gibi, tekrarı muhakkak olan bir saldırı da olabilecektir. Bu özelliği itibariyle gerçekleşmesi kesin olan ancak gerçekleşmeyen bir fiil de önlenebilecektir.

Meşru Müdafaa Haksız Bir Saldırıya Yönelik Olmalıdır

Meşru müdafaa şartları arasında en sık tereddüde düşülen durum söz konusu saldırının haksız olup olmadığıdır. Yukarıda belirtmiş olduğumuz saldırının haksız bir saldırı olmaması halinde fail hakkında nefsi müdafaa hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.

Meşru Müdafaa Bir Hakka Yönelik Olmalıdır

Diğer bir önemli şart ise meşru savunmanın bir hakka yönelik olması gerektiğidir. Meşru savunma dışında bir alternatifin bulunmaması halinde fail hakkında TCK 25/1 maddesinde de belirtildiği gibi fail tarafından korunmak istenen bu hakkın doğrudan faile ait olması gerekmez. Meşru müdafaa şartlarının oluşması için saldırının failin kendisinin veya bir başkasının hakkına yönelik olması yeterlidir.

Saldırı ve Meşru Savunma Aynı Anda Gerçekleşmelidir.

Esas olan saldırı ile meşru savunmanın aynı gerçekleşmesi gerektiğidir. Bu durumun tek istisnası ise bir hakka yönelik saldırının başlama ihtimalidir. Hakka yönelik gerçekleşmesi kesin gözü ile görülen haksız bir saldırı gerçekleşmeden yapılacak orantılı savunmalarda TCK 25 maddesi kapsamında değerlendirilir.

Savunmaya İlişkin Meşru Müdafaa Şartları

Yazımızın başında meşru müdafaa şartlarının saldırı ve savunmaya yönelik olduğunu belirtmiştik. Savunmaya ilişkin şartları ise aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

Meşru Savunma Saldırana Yönelik Olmalıdır

Haksız fiil ile meşru savunmanın aynı anda gerçekleşmesi zorunluluğu olduğu gibi, meşru savunmada yine saldırgana yönelik olması gerekir. Sırf intikam almak saiki ile saldırgan haricinde 3. Bir kişiye meşru savunma gösterilmesi mümkün değildir.

Meşru Savunma ve Saldırı Arasında Orantı Bulunmalıdır

Uygulamada yine sık tereddüde kalınan durum saldırı ve savunma arasındaki orantılılıktır. Saldırı ve savunma arasında orantı bulunmaması halinde haksız tahrik indirimi uygulanması mümkün olabilmektedir. Ancak orantısız bir savunma durumunda meşru müdafaa şartları oluşmaz. Örneğin herhangi bir silah veya silahtan sayılır öldürmeye elverişli araç olmaksızın yapılan saldırıya, bıçak veya ateşli bir silah ile karşılık verilmesi halinde saldırı ile savunma arasında orantı bulunduğunun söylenmesi mümkün değildir. Ancak bu durumda daha çok TCK 29 maddesinde yer alan haksız tahrik indiriminden yararlanmak mümkündür.

Meşru Müdafaa ve Saldırı Arasında Orantı Bulunması Gerekir Yargıtay Kararı

“Hükme esas alınan raporların yeterli olduğu, eylemin suça sürüklenen çocuk tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç vasfının doğru biçimde belirlendiği, mağdurun sopalı saldırısından kurtulmak amacıyla gerçekleşen savunmada suça sürüklenen çocuğun suçta kullandığı bıçak ile birden fazla darbede bulunması suretiyle orantısız güç kullanıldığının anlaşılması karşısında suça sürüklenen çocuk lehine meşru savunma veya savunmada sınırın aşılması koşullarının bulunmadığı anlaşılmakla, temyiz sebeplerinin incelenmesinde hükümde hukuka aykırılık bulunmamıştır.”

Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 14.10.2024 tarihli 2022/11507 esas ve 2024/6522 sayılı kararı

Yargıtay 1. Ceza Dairesinin vermiş olduğu karardan da anlaşılacağı üzere failin sopaya karşılık bıçak kullanmasının orantılı olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.

Meşru Müdafaa ve Haksız Tahrik İndirimi Farkı

Meşru müdafaa şartları konusunda yukarıda yapmış olduğumuz açıklamalardan da anlaşılacağı üzere TCK 29 maddesinde yer alan haksız tahrik indirimi ile farklı uygulamalardır.

Meşru savunmada aktif ve devam eden bir saldırı söz konusu iken haksız tahrik durumunda böyle bir zorunluluk yoktur. Bunun dışında sanık hakkında meşru müdafaa hükümlerinin uygulanması halinde sanık hakkında bir hürriyeti bağlayıcı ceza söz değildir. Haksız tahrik indirimi durumunda ise, haksız tahrik unsurlarının oluşması halinde fail hakkında sadece ceza indirimi sağlayan bir uygulamadır.

Meşru Müdafaa Beraat Mi?

Niteliği ve sonuçları itibariyle meşru müdafaa bir çeşit beraat kararıdır. Yapılan yargılama soncu meşru müdafaa şartlarının oluştuğunun tespit edilmesi halinde fail hakkında CMK 223/2-d maddesi uyarınca beraat kararı verilir.

CMK 223/2-d Maddesi;

Meşru Müdafaada Sınırın Aşılması

Yukarıda meşru müdafaa şartları arasında saldırı ile savunma arasında bir orantılık olması gerektiğini belirtmiştik. Saldırı ile savunma arasındaki bu orantılılığın aşılması ise ceza kanunumuzun 27. Maddesinde “meşru müdafaada sınırın aşılması” şeklinde düzenlenmiştir. TCK 25 maddesindeki gibi tamamen cezasızlık sonucu doğurmasa da TCK 27/1 maddesi gereğince sanık hakkında 1/6 ile 1/3 oranları arasında ceza indirimi yapılabilir.

Meşru müdafaada sınırın aşılmasının tek istisnası ise TCK 27/2 maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilemez”

Zorunluluk Hali (TCK 25/2)

Ceza kanunumuzda ceza sorumluluğunu kaldıran nedenler arasında TCK 25/2 maddesinde düzenlenmiş zorunluluk hali de yer alır. TCK 25/1 maddesinde yer alan meşru savunma ile oldukça benzer özellikleri vardır. Bu nedenle zorunluluk hali şartları ile meşru müdafaa şartları benzerlik gösterir.

Yasa metninde yer alan tanım ve konuya ilişkin verilmiş yargı kararları doğrultusunda fail hakkında zorunluluk hali (TCK25/2) uygulanabilmesi için aşağıdaki unsurların bir arada bulunması zorunludur.

  • Başka türlü failin tehlikeden kurtulma olanağının bulunmaması
  • Tehlike ile konu / kullanılan vasıta arasında orantı bulunması

Zorunluluk Hali Şartları

Meşru müdafaa şartları ile zorunluluk hali şartları benzerlik göstermesine rağmen TCK 25/2 maddesinde yer alan zorunluluk halinin uygulama alanı daha çok fazladır. Bu şartlarlın tam olarak anlaşılması için bir Yargıtay kararı üzerinden açıklama yapalım.

Zorunluluk Hali Yargıtay Kararı

“… Müdürlüğünde servis şoförü olarak görev yapan sanığın 13 ve 14 Ağustos 2008 tarihlerinde kuruma ait araçla program çekimi için … gittiği, çekim sonrası araçla birlikte müdürlüğe dönmesi gerekirken dönmeyerek, … çıkışına kadar aynı araçla gidip aracı burada park ederek … bağlı … bulunan annesini ziyarete gitmesi şeklinde gerçekleşen eylemiyle suça konu aracın tahsis olunduğu amaç dışında ve şahsî işleminde kullanıldığı, olayda savunmasında belirttiği gibi zorunluluk halinin de bulunmadığı anlaşılmakla atılı suçtan sanığın mahkumiyeti yerine yazılı şekilde karar verilmesi”

Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 11.02.2016 tarih, 2015/15782 esas ile 2016/1657 sayılı kararı

Yargıtay kararında da belirtildiği gibi failin herhangi bir zorunluluk bulunmamasına rağmen sadece annesini ziyaret amacı ile kurama ait aracı kullanması “taşıt kanununa muhalefet” durumunu oluştura aktır. Yukarıdaki olayda failin sadece annesini ziyaret etmek amacı ile hareket etmeyip, acil bir hastalık veya acil bir tedavi gereksinimi ile hareket etmiş olması halinde TCK 25/2 maddesinde belirtilen zorunluluk halinin uygulanması mümkün iken, keyfi olarak ziyaret amacı ile kuruma ait aracı kullanmasında zorunluluk halinin varlığından bahsetmek mümkün olmayacaktır.

Benzer durumda yine meşru müdafaa şartları arasında olduğu gibi orantılılık koşulu ön plana çıkar. Failin hayati bir tehlike olmaksın tedavi amacıyla kuruma ait aracı kullanması halinde orantılılıktan söz edilemez.

Meşru Müdafaa Sicile İşler Mi?

Daha önce de belirttiğimiz gibi meşru müdafaa sonuçları ile fail hakkında beraat kararı verilmesi sonuçları aynıdır. Nasıl ki beraat ve derhal beraat kararları halinde kişinin adli sicil kaydında buna ilişkin bir kayıt yok ise aynı şekilde meşru müdafaa da adli sicil kaydına işlemez.

Meşru Müdafaa Hangi Suçlarda Uygulanır?

Kanun koyucu meşru müdafaanın hangi suçlarda uygulanacağı konusunda bir ayrım yapmamıştır. Müebbet hapis cezası, hatta ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası gibi cezai yaptırımları olan kasten öldürme suçunda uygulanması mümkün olduğu gibi, basit yaralama gibi suçlarda da uygulanması mümkün olan bir yasal düzenlemedir.

Yazımızın sonunda paylaşacağımız meşru müdafaa örnekleri ile bu durum daha net bir şekilde anlaşılacaktır.

Meşru Müdafaa Kaç Yıl Yatar?

Meşru (Nefsi) müdafaa bir çeşit hukuka uygunluk nedenidir. Bu nedenle yukarıda sıralamış olduğumuz meşru müdafaa şartlarının oluşması halinde fail hakkında ceza verilemez.

Bu durumun tek istisnası ise savunma ile saldırı arasındaki orantılılığın aşılmasıdır. Bu orantılılık hata sonucu aşılması halinde dahi failin eylemin taksirli suçlar oluşturması halinde, taksirli suç tanımında yapılan cezai müeyyideler uygulanacaktır.

Örneğin kasten öldürme suçunda meşru müdafaa durumunda orantılılığın aşılması “hata” sonucu gerçekleşmiş ise; Fail hakkında kasten öldürme suçundan hüküm kurulmayıp sadece “taksirle ölüme sebebiyet verme” suçundan hüküm kurulacaktır.

Nefsi Müdafaa ve Meşru Müdafaa Arasındaki Fark

Ceza hukuku açısından her iki kavram arasında bir fark yoktur. Ancak uygulamada meşru müdafaa daha çok kişinin doğrudan kendisine yönelik gerçekleşen bir haksız fiile karşı verilen tepki için kullanılan bir tabirdir. Nefsi müdafaa ise kişinin kendisi dışında bir başka kişiye yönelik haksız fiile yönelik bir tepkidir.

Meşru Müdafaa Örnekleri

Daha önce de belirttiğimiz gibi meşru müdafaanın hangi suçlarda uygulanacağı konusunda bir ayrım yapılmamıştır. Bu nedenle meşru müdafaa örneklerine ceza kanunumuz ve diğer özel yasalarda suç olarak tanımlanmış bütün fiillerde rastlamak mümkündür. Uygulamada en sık rastlanılan meşru müdafaa örnekleri ise genel olarak aşağıdaki gibidir.

Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması Suçunda Meşru Müdafaa

“Her ne kadar suça sürüklenen çocuk K1 hakkında genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan cezalandırılması istemiyle açılan kamu davası sonucunda suça sürüklenen çocuğun bu suçtan mahkumiyetine karar verilmiş ise de, toplanan tüm delillere ve dosya kapsamına göre; olay günü akrabası olan K2’ın evinde bulunduğu sırada içinde K4 isimli şahsın da bulunduğu kalabalık bir grubun evin önüne gelerek K2’ın kapısını çaldıkları,

K4’in dışarı çıkan K2’ın önce ayaklarına ateş edip yaraladığı, sonra eve doğur birden fazla ateş ettiği, daha sonra suça sürüklenen çocuk K1’ın ruhsatsız tabancası ile grubu dağıtmak amacıyla gelişi güzel ateş etmesi şeklindeki eyleminin TCK’nın 106/2-a maddesinde belirtilen silahlı tehdit suçunu oluşturduğu, ancak; suça sürüklenen çocuğun saldırı defetmek ve kendisini de korumak amacıyla tabanca ile birden fazla ateş etmesi şeklindeki eyleminin TCK’nın 25/1. maddesinde düzenlenen meşru savunma niteliğinde olduğu, suça sürüklenen çocuğun kendisini başka türlü savunmasının imkânsız olduğu, saldırının bir sonucu olan ve saldırgana karşı gerçekleştirilen fiilinin meşru savunma şartları altında gerçekleştirildiği kabul edilmiştir.”

Meşru Müdafaa Örnekleri; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesinin 15.09.2020 tarih, 2020/316 esas ile 2020/2222 sayılı kararı

Meşru Müdafaada Savunma ve Saldırı Arasında Orantı Bulunmalıdır

“Yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterildiği, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, alınan raporların yeterli ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, sanığın hedef aldığı vücut bölgeleri, yara yerleri, kullanılan aletin elverişliliği hususları birlikte değerlendirildiğinde suç vasfının kasten öldürme olarak kabulünde ve belirlenen yaptırımda isabetsizlik bulunmadığı,

Saldırı ile savunma arasında orantı bulunmadığı, dolayısıyla meşru savunma ve meşru savunmada sınırın aşılması koşullarının oluşmadığı, maktulden sanığa yönelen ve haksız tahrik oluşturan eylemlerin niteliği ve ulaştığı boyut dikkate alındığında haksız tahrik hükmünün uygulanmasının ve belirlenen indirim oranının isabetli olduğu, takdiri indirimin Mahkemenin takdir yetkisi kapsamında, yasal, yerinde ve yeterli gerekçelerle uygulanmasına karar verildiği anlaşıldığından, katılanlar vekili ve sanık müdafiinin temyiz sebeplerinin incelenmesinde hükümde hukuka aykırılık bulunmamıştır.”

Meşru Müdafaa Örnekleri; Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 15.10.2024 tarih, 2024/3045 esas ile 2024/6579 sayılı kararı

Meşru Müdafaada Saldırı ve Savunma Aynı Anda Gerçekleşmelidir

Olay tarihinde sanık K3’ın arkadaşı tanık K1 ile yolda yürüdükleri sırada, mağdur K2’un araç ile önlerini kestiği, araçtan inen mağdurun sanığa silah doğrulttuğu, silahın tutukluk yapması üzerine, sanığın silahı almak için hamle yaptığı, fakat alamadığı, mağdurun silahının tutukluk yapması sebebiyle aniden kaçmaya başladığı, bu sırada sanığın kendi üzerinde taşıdığı silahı çıkartarak mağdura doğru ateş ederek yaraladığı, mağdur hakkında olay sonrası Batman ATK tarafından düzenlenen 25/09/2018 tarihli rapor içeriğinde; sol omuz bölgesinde ve sol kalçada ateşli silah girişi olan fakat çıkışı olmayan yaralanmanın basit tıbbı müdahale ile giderilemeyecek nitelikte olduğunun belirtildiği,

Sanık hakkında Batman Cumhuriyet Savcılığı’nın 2018/2813 nolu iddianamesi ile TCK m.86/1, 86/3-e ve 53/1 ile 6136 sayılı Yasanın m.13/1 uyarınca cezalandırılması amacıyla kamu davasının açıldığı, 6136 sayılı Yasaya muhalefetten açılan davanın bu dosyadan tefrik edildiği, kasten yaralama suçundan yapılan yargılama neticesinde sanığın eyleminin meşru müdafaa kapsamında kaldığından bahisle TCK m.25/1 ve CMK m.223/2-d uyarınca beraatine karar verildiği,

Olayın hikayesi, mağdur beyanı, sanığın soruşturma aşamasında olaydan sonra sıcağı sıcağına kollukta verdiği ilk ifadesinde mağdurun tetiğe bastığını ve aniden kaçmaya başlaması üzerine ayaklarına doğru sıktığına dair beyanı, olayın tek tanığı olup soruşturma aşamasında ifadesine başvurulamayan tanık K1’in kovuşturma aşamasında ceza infaz kurumunda olduğunun tespit edildiği, fakat 11/02/2019 tarihli 2 celsede cezaevinden tahliye olması sebebiyle tekrar davetiye çıkarılmasına karar verilmesine rağmen karar aşamasına kadar yapılan tüm duruşmalarda tanık K1 dinlenmediği gibi çıkarılan davetiyenin akıbeti araştırılmadan ve tanık K1’in dinlenmesinden vazgeçilmesi yönünde bir karar da alından hüküm kurulduğu,

Her ne kadar sanık kendisine ait silahla mağduru yaraladığını ikrar etmiş ise de; olayın başlangıcı, gelişimi ve tamamlanma aşamaları bakımından sanığın mağdura yönelik eyleminin meşru müdafaa kapsamında kalıp kalmadığının tespitinin sanığın ve mağdurunhazırlık beyanı içeriğine göre müsnet suçun tek delilinin olayın görgü tanığı olan tanık K1 olduğu, CMK’nın 210/1 maddesi “olayın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise, bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir. Daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçmez.” şeklindeki düzenlemesi, CMK’nın 235/4 maddesinde “bu kimselerin beyanın alınması zorunlu görüldüğü hallerde üçüncü fıkra uygulanmaz” düzenlemesi birlikte değerlendirildiğinde, olayın görgü tanığı olan tanık K1’in beyanının alınması yasal zorunlu olduğu halde tanık beyanı alınmadan, hakkında çıkarılan davetiyenin akıbeti araştırılmadan hüküm kurulması,

Kabul ve uygulamaya göre;sanığın soruşturma aşamasında olaydan sonra sıcağı sıcağına kollukta verdiği ilk ifadesinde mağdurun tetiğe bastığını ve aniden kaçmaya başlaması üzerine ayaklarına doğru sıktığına dair beyanı, sanığın beyanının doğrular şekilde Batman ATK tarafından düzenlenen 25/09/2018 tarihli raporda sol omuz bölgesinde ve sol kalçada ateşli silah girişi olan fakat çıkışı olmayan yaralanmanın olması,

25/10/2016 tarihli görüntü izleme tutanağının içeriğinde, mağdurun araçla gelerek sanık ve tanık K1’in önüne kestiğinin, araçtan indikten sonra silah olduğu düşünülen cismi çıkartarak sanık ve tanık K1’e doğrulttuğunun belirtilmesi karşısında, sanığın eyleminin kendisine yönelmiş haksız saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek amacıyla işlemediği, mağdurun haksız eyleminden sebebiyle haksız tahrik altında gerçekleştirdiğinin kabul edilmesi gerekirken meşru müdafaa koşullarının oluştuğundan bahisle beraat kararı verilmesi,

Hukuka aykırı ve istinaf istemi bu nedenle yerinde görülmekle, 7188 sayılı Yasa ile değişik CMK m.280/1-e ve 289/1-i gereğince HÜKMÜN BOZULMASINA,

Meşru Müdafaa Örnekleri; Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 05.03.2020 tarih, 2020/347 esas ile 2020/368 sayılı kararı

Meşru Müdafaa Beraat Kararı Örneği

“Suça sürüklenen çocuk hakkında TCK 106/2-a. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında sanığın mahkumiyetine karar verilmiş ise de,

Katılan K1′ nun suça sürüklenen çocuk K2’e karşı cinsel istismar eyleminde bulunduğu iddia edilerek katılan hakkında cinsel istismar suçundan kamu davası açıldığı ve katılanın delil yetersizliği nedeniyle atılı suçtan beraatine karar verildiği , suça sürüklenen çocuk K2’inde olay anında katılan K1’in söz konusu haksız saldırısını defetmek amacıyla katılanı silahla tehdit etmesi karşısında suça sürüklenen çocuğun eylemi 5237 sayılı TCK’nin 25/1. maddesince meşru-müdafa kapsamında kaldığının kabulü gerektiği gözetilmeyerek yazılı şekilde hüküm tesisi,

Kanuna aykırı ve bu nedenle suça sürüklenen çocuk müdafinin istinaf nedenleri yerinde görülmüş, ancak bu aykırılık CMK 303/1.a.maddesi uyarınca yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın, düzeltilebilir nitelikte görüldüğünden istinaf edilen ve suça sürüklenen çocukhakkında kurulan silahla tehdit suçuna ilişkin kararın hükümden çıkartılarak yerine,

” Suça sürüklenen çocuk K2’in katılan K1’ya karşı silahla tehdit suçunu işlediği iddiasıyla TCK 106/2-a. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de, suça sürüklenen çocuk K2’in eylemi 5237 sayılı TCK’nin 25/1. maddesi gereğince meşru müdafaa sınırları içinde kaldığından, 5271 sayılı CMK’nin 223/2-d maddesi uyarınca BERATTİNE”

Meşru Müdafaa Örnekleri; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin 02.04.2019 tarih 2018/3065 esas ile 2019/1415 sayılı kararı

Heyecan ve Korku Altında Meşru Müdafaada Sınırın Aşılması Beraat Kararı

Mağdur K1’ın sanığın kızı, katılan K2’ın ise sanığın eşi olduğu, suç tarihinde müşterek ikametlerinde bulundukları ve sanığın uyuduğu sırada sanığa ait cep telefonunu kontrol eden katılan K2 ve mağdur K1’nin, sanığın cep telefonu ile bir bayan ile cinsel içerikli yazıştığını gördükleri, mağdur ve katılanın bu konuyu sanıkla konuşmak istedikleri, bu sırada saatin 00:30 sıraları olduğu, sanığın uyuduğu sırada mağdurun sanığın taşıma ruhsatlı silahının içindeki mermileri boşalttığı ve bu sırada konuşma için sanığı uyandırdıkları, uyanan sanığın eşi olan K2’ın elinde kendisine ait cep telefonunun bulunduğunu gördüğü,

K2’ın bu telefonu pencereden aşağıya attığı, kızı olan mağdurun elinde de kendisine ait tabancanın bulunduğunu görmesi üzerine, bu tabancayı almak için mağdura müdahale ettiği, mağdur ile sanığın bu sebeple boğuştukları, boğuşma esnasında sanığın kafasının mağdurun burnuna ve ağız kısmına geldiği bu sırada katılanın da bu olaya dahil olduğu ve sanığın katılanı ittirmesi neticesinde katılanın kafasının yere çarptığı

Mağdur ile katılanın sanık tarafından ayrı ayrı basit tıbbi müdahale ile iyileşebilecek şekilde yaralandıkları görülmekle birlikte, sanığın uyandığı sırada mağdurun elinde kendisine ait tabancayı görmesi ve mağdur ile katılanın kendisine yönelik bir eylemde bulunacakları düşüncesi ile mağdurun elinden tabancayı almak istediği sırada kendisini savunma kastıyla hareket ettiği ve somut olayda sanık tarafından meşru savunmada heyecan korku veya telaştan ileri gelecek ve mazur görülebilecek şekilde sınırı aşıldığı anlaşılmakla, sanık hakkında TCK’nun 27/2 ve CMK’nun 223/3-c maddeleri uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiş,

Şanlıurfa 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 09/05/2017 Tarih ve 2016/82 Esas 2017/113 sayılı kararının CMK’nun 280/2. maddesi gereğincekaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : GEREKÇESİ YUKARIDA AÇIKLANDIĞI ÜZERE ;

ŞANLIURFA 6. ASLİYE CEZA MAHKEMESİNİN 09/05/2017 TARİH VE 2016/82 ESAS 2017/113 SAYILI KARARININ CMK’NUN 280/2 MADDESİ GEREĞİNCE KALDIRILMASINA,

Meşru Müdafaa Örnekleri; Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesinin 05.07.2018 tarih, 2018/267 esas ve 2018/1373 sayılı kararı

Meşru Müdafaada Saldırı İle Savunma Arasında Orantı Bulunmalıdır

“Olay günü sanık … ‘nun, yolcu olarak bulunduğu otobüste boş koltuğa ayağını uzatması nedeniyle aynı otobüste yedek şoför olarak çalışan katılan … tarafından uyarılması üzerine başlayan tartışmanın, otobüsün dışında kavgaya dönüştüğü, kavga sırasında katılanın sanığı yumrukla basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde darp ettiği, sanığın da pantolon kemerini çıkartarak başına ve yüzüne vurmak suretiyle katılanı basit tıbbi müdahale ile giderilemez şekilde yaraladığı, katılanın akabinde otobüsün arkasından içi boş demir bir boru alarak sanığa fırlattığı ancak sanığa isabet etmediği anlaşılan olayda;

Sanık tarafından sunulan görüntü kaydının olayın sonuna ilişkin olması, yolcu ve otobüs şoförü olan tanıkların farklı beyanları karşısında taraflar arasında yaşanan tartışma ve kavga olayında ilk haksız eylemin kim tarafından gerçekleştirildiğinin belirlenememesi, ayrıca katılanın yumruklu saldırısına sanığın silahtan sayılan kemer ile karşılık vermesi karşısında savunmanın saldırı ile orantılı olmaması dikkate alındığında, 5237 sayılı Kanun’un 25/1. maddesinde düzenlenen meşru savunma hükümlerinin uygulanma koşullarının gerçekleşmediği, sanığın asgari oranda haksız tahrik hükümleri uygulanarak kasten yaralama suçundan cezalandırılması gerektiği gözetilmeksizin, yasal ve yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde meşru savunma nedeniyle beraatine karar verilmesi, hukuka aykırı bulunmuştur.”

Meşru Müdafaa Örnekleri; Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 05.12.2024 tarihli 2023/5652 esas ile 2024/8174 sayılı kararı

Meşru Müdafaa Savunma Dilekçesi Örneği

… AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

                                                                                                          ESAS NO: 2025/…

DAVACI                     : …

SANIK                         : Açık Kimlik Bilgileri TC Kimlik No

SUÇ                            : Kasten Öldürmeye Teşebbüs

AÇIKLAMALAR        :

… Cumhuriyet Başsavcılığının … tarih ve … sayılı iddianamesi ile hakkımda “Kasten Öldürmeye Teşebbüs” suçundan iddianame düzenlenmiş, yargılama mahkemenizin 2025/… esas sayısına kaydedilmiştir.

Olay tarihinde … caddesi üzerinde davacı ile aramızda araç park meselesi yüzünden tartışma başlamıştır. Tartışmanın büyümesi ile beraber davacı aracından adli emanette kayıtlı ve 6136 sayılı yasa kapsamında değerlendirilen bıçak ile üzerime saldırmıştır. Saldırıdan kurtulmak amacı ile kaçmak istememe rağmen yere düşmüş olduğumdan davacının saldırısından kurtulma imkanım bulunmamıştır. Bu nedenle o an için üzerimde bulunan ve adıma ruhsatlı olan silahım ile davacıya bir el ateş etmiş bulunmaktayım.

Davacının bacağına ateş etmek istesem de olayın vermiş olduğu korku ve heyecan ile hedef şaşırmış ateş alan mermi mağdurun karın bölgesine isabet etmiştir.

Olay günü mağdurdan elde edilen adli emanette bulunan bıçak üzerinde yapılan inceleme sonucundan da anlaşılacağı üzere bıçağın 6136 yasa kapsamında olduğunun belirtildiği dolayısıyla öldürmeye elverişli olduğu kanaatine varılmıştır.

Olay anında saldırıdan kurtulmamın başka bir imkanımın bulunmadığı, saldırı ve savunma arasında orantı bulunması gibi meşru müdafaa şartları oluşmuştur. Bu nedenle hakkımda TCK 25/1 ve TCK 27 maddeleri dikkate alınarak CMK 223/2-d maddesi uyarınca BERAAT kararı verilmesini arz ve talep ederim. (Tarih)

AD SOYAD

DELİLLER       : Kamera Kayıtları

Adli Tıp Raporları

Kriminal İnceleme Raporları

Meşru Müdafaa Savunma Dilekçesi Hazırlanırken Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Ceza Hukuku başta olmak üzere diğer tüm dava türlerinde maktu bir savunma dilekçesi veya dava dilekçesinin hazırlanması olanaksızdır. Yukarıda meşru müdafaa örnekleri başlığı altında da belirttiğimiz gibi meşru savunmanın uygulama alanı oldukça geniştir. Bu nedenle hukuki açıdan tam bir meşru müdafaa savunma dilekçesi hazırlanabilmesi için olayın oluş şekli ile diğer delillerin tam olarak bilinmesi gerekir.

Özellikle meşru müdafaa şartlarının oluştuğunun kanıtlanması sanığın hukuki statüsünün belirlenmesi açısından önemli olduğundan bu konuda hukuki destek alınması daha sağlıklı olacaktır.

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir