Tefecilik Suçu Beraat Yargıtay Kararı

Tefecilik Suçu Beraat Yargıtay Kararı

Tefecilik suçu beraat Yargıtay Kararı genellikle suçun unsurlarının oluşmadığı veya zamanaşımı nedenlerine dayandırılmaktadır. Tefecilik suçu ve cezası başlığında da daha detaylı değindiğimiz gibi yargılama veya temyiz incelemelerinde suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı konusunda sıklıkla tereddüde düşülmektedir. Yerel mahkemeler genellikle tefecilik suçu beraat kararlarında Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarını önemsemektedirler. Son yıllarda tefecilik suçuna ilişkin verilmiş Yargıtay beraat kararlarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

Tefecilik suçu ve cezası ile unsurları hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmak için “Tefecilik Suçu ve Cezası TCK 241” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.

Suçun Unsurlarının Oluşmaması Nedeniyle Tefecilik Suçu Beraat Yargıtay Kararı

Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu Başkanlığına bağlı İzmir Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığının, 26.08.2017 tarihli ve 2017-A-7868/14 sayılı vergi tekniği raporunda da belirtildiği üzere, sanığın 2015 yılı içerisinde suçtan zarar görene 369.750,00 TL borç para verdiği, geri ödemesinin 2015 yılı içerisinde yapıldığı ayrıca 31.12.2015 tarihinde banka yoluyla EFT şeklinde borç olarak gönderilen 106.000,00 TL’nin geri ödemesinin 04.11.2016 tarihinde gerçekleştiği, sanığın 2015 yılında elde ettiği faiz gelirinin 28.174,03 TL olduğu, bu farkın faiz ve eylemin tefecilik olarak değerlendirilerek sanığın mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmış ise de; Vergi Müfettiş Yardımcısı ve mahkeme tarafından dinlenen suçtan zarar gören …’ın sanıktan faiz karşılığında para almadığını beyan etmesi yine sanığın savunmalarında, olay tarihlerinde …’a paralar verdiğini kabul etmekle birlikte faiz almadığını beyan etmesi karşısında, sanık ile suçtan zarar gören … arasında faiz anlaşması olduğuna, kazanç elde etmek amacıyla ödünç para verildiğine dair soyut iddia dışında sanığın cezalandırılmasına yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak sanık hakkında zincirleme tefecilik suçundan mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırı bulunmuştur.

IV. KARAR

Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle sanık müdafiinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden hükmün, 5271 sayılı Kanun‘un 302. maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Delil Yetersizliği Nedeniyle Tefecilik Suçu Beraat Yargıtay Kararı

İlk derece mahkemesince sanıkların atılı suçtan cezalandırılmalarına karar verildiği, Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılmadan dosyadaki mevcut delillere göre yapılan değerlendirme sonucunda yüklenen suçun sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesinin ulaştığı sonucun isabetli bulunmadığı ve sanıklar hakkında verilen mahkûmiyet kararlarına ilişkin hükmün B ve C bentlerinin tümden kaldırılarak yerine sanıkların 5271 sayılı Kanun’un 223. maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca ayrı ayrı beraatlerine dair ibare eklenmek suretiyle sanıkların istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine karar verildiği anlaşılmış ise de;

Hükmün düzeltilmesi sonrasında ilk derece mahkemesince verilen mahkûmiyet kararlarının gerekçesinin ve hüküm fıkrasının birlikte bir bütün halinde sanıkların cezalandırılmasına ilişkin ibareler içermesi ve kendi arasında çelişki oluşturması nedenleriyle kararların 5271 sayılı Kanun’un 303. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca bir bütün halinde kaldırılarak oluşa ve kabule uygun şekilde yeni bir hüküm kurulması sonrasında anılan kararlara yönelik istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yalnızca ilk derece mahkemesinin hüküm fıkrası kısmının hükümden çıkartılıp sanıkların beraatlerine dair ibarelerin hüküm fıkrasına eklenmesi fakat sanıkların mahkûmiyetlerine dair anlatımı içeren gerekçenin hükümden çıkartılmaması suretiyle infazda tereddüde yol açacak ve gerekçeyle hüküm arasında açık çelişkiye neden olacak şekilde kararlar verilmesi,

Hukuka aykırı görülmüştür.

V. KARAR

Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle kararlarda katılan vekilinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden ve dosya kapsamında tespit edilen diğer hususlar nazara alındığında, sair yönleri incelenmeyen hükümlerin, 5271 sayılı Kanun’un 302. maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye sonucu itibarıyla uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 09.10.2024 tarih, 2023/11206 esas ile 2024/10226 sayılı kararı

Tefecilik Suçu Beraat Yargıtay Kararı (Suçun Kanıtlanması)

Sanık … hakkında zincirleme tefecilik suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;

Mahkemece uyulmasına karar verilen Yargıtay 9. Ceza Dairesinin, 13.04.2021 tarihli ve 2020/6861 Esas, 2021/2203 Karar sayılı bozma ilamında; maddi gerçeğin tereddüde yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkarılması bakımından, sanık hakkında tefecilik yapıp yapmadığına dair kolluk marifetiyle ayrıntılı araştırma yaptırılması, vergi mükellefi ise ilgili vergi dairesine yazı yazılarak, suç tarihini kapsar şekilde vergi inceleme raporu düzenlettirilmesi gerektiği, somut olarak gerekçeleri açıklanmadan bir kısım yasal ibarelerin tekrarı ile yetinilip alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmasının ve infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin sanığa ihtarına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu belirtilmesine rağmen, sanık … hakkında kollukça düzenlenen tutanakta tefecilik suçuna ilişkin yapılmış bir araştırma bulunmaması, ilgili vergi dairesinin müzekkere cevabından sanığın vergi kaydı bulunduğu anlaşıldığı halde vergi inceleme raporu düzenlettirilmemesi, alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi olarak bir kısım yasal ibarelerin tekrarı ile yetinilmesi ve infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin sanığa ihtarına karar verilmesi suretiyle bozma ilamının gereği tam olarak yerine getirilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,

Yargıtay 5. Ceza Dairesi 01.10.2024 tarih, 2023/11044 esas ile 2024/9848 sayılı kararı

Tefecilik Suçu Beraat Yargıtay Kararı (Zamanaşımı Nedeniyle)

Sanıklara isnat edilen tefecilik suçunun suç tarihine nazaran lehe olan 7242 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi 5237 sayılı Kanun’un 241/1. maddesinde öngörülen cezasının üst sınırı itibarıyla aynı Kanun’un 66/1-e ve 67/4. maddelerinde belirtilen 8 yıllık asli ve 12 yıllık ilaveli dava zamanaşımı sürelerine tabi olduğu, beraat hükümleri yönünden zamanaşımını kesen son işlem olan 16.10.2015 tarihli sorgu ve 23.06.2016 tarihli mahkumiyet hükmü ile inceleme günü arasında asli; mahkumiyet hükmü bakımından ise katılan …’in kovuşturma aşamasında 2012 yılında sanıktan borç para aldığını beyan etmesi ve dosya kapsamında mevcut senetlerin düzenlenme tarihlerinin de 05.03.2012 ve 17.06.2012 olması karşısında, suç tarihinin kesin olarak saptanamaması nedeniyle sanık lehine değerlendirme yapılarak 01.01.2012 olarak kabul edilmesi gerektiği ve bu tarih ile inceleme günü arasında ilaveli dava zamanaşımı süresinin gerçekleştiği anlaşıldığından, hükümlerin 5237 sayılı Kanun’un 7/2 ile 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddeleri de gözetilmek suretiyle 1412 sayılı Kanun’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden sanıklar hakkında açılan kamu davalarının aynı Yasa’nın 322/1 ve 5271 sayılı Kanun’un 223/8. maddeleri gereğince zamanaşımı sebebiyle ayrı ayrı DÜŞMESİNE 25.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Tefecilik Suçu Beraat Yargıtay Kararı (Pos Tefeciliği)

Sanığın, iş yerindeki Point Of Sale (POS) cihazlarını kredi kartı sahiplerinin nakit ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kullandırdığı ve bunun karşılığında faiz komisyon geliri elde ettiği kabul edilerek cezalandırılmasına karar verilmişse de;

Sanığın aşamalardaki savunmalarında; … ve … ‘ın işlettiği ikinci el telefon alım satımı yapan bir iş yerinde çalışmaya başladığını, adı geçen şahısların kendisine “senin üstüne bir şirket kuralım, maaşına da 500,00 TL zam yaparız” dediklerini, maddi durumunun kötü olmasından ötürü bu teklifi kabul ettiğini, … ve …’in kendisi adına Ada Dayanıklı Tüketim isimli şirketi kurduklarını, şirketle bir ilgisinin olmadığını, suçlamaları kabul etmediğini belirttiği, 17.01.2018 ve 29.03.2018 tarihli kolluk tutanaklarında söz konusu iş yerinin 2013 yılında … , … ve … … tarafından işletildiğinin tespit edildiği, aynı iş yerine ilişkin olarak sanık hakkında Vergi Usul Kanunu’na muhalefet suçundan Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/164 Esas sırasına kayden görülen yargılama sırasında aldırılan bilirkişi raporunda, suç tarihlerinde düzenlenen faturalardaki imzaların sanığa ait olmadığının tespit edildiği, … ‘nın alınan beyanında; sanığın 2013 yılında yanında çalıştığını belirttiği, … ‘ın ise suç tarihlerinde başka bir iş yerini işlettiğini beyan ettiği, Ada Dayanıklı Tüketim isimli iş yeri ile suç tarihlerinde alışveriş yapan …’ın iş yerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen karşıt inceleme tutanağında, …’ın sanığı tanımadığını, o dönemde maddi zorluğa düştüğü için arkadaşı … ‘ya POS cihazını verdiğini, POS cihazının … tarafından kullanıldığını belirttiğinin anlaşılması karşısında; öncelikle … , … , … , … ve … … ‘ın 5271 sayılı Kanun’un 48. maddesi uyarınca çekinme hakları hatırlatılıp konuya ilişkin olarak tanık sıfatıyla beyanlarına başvurulması ve anılan iş yerinde gerçekleştirilen suça konu iş ve işlemlerin sanık tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin belirlenmesi,

Öte yandan sanığın kredi kartından yapmış olduğu işlemler nedeniyle bankaya komisyon ödememesi veya kredi kartı sahiplerinden aldığı komisyon miktarından az ödemesi halinde, kazanç elde etmek maksadıyla başkasına ödünç para verme niteliğinde olacağı, buna göre suç tarihlerinde sanığın adına kayıtlı olan veya başkası adına kayıtlı olup da kendisinin kullandığı POS cihazlarından yapılan alışverişler karşılığında bankaya komisyon ödenip ödenmediği, ödenmiş ise miktarlarının ilgili bankalardan sorulması ve faizle para aldığı kabul edilen kişilerin anlaştıkları faiz oranlarının tespit edilmesi, hesap dökümlerinde adı geçenlerden olayı aydınlatmaya yeterli sayıda şahsın tanık sıfatıyla dinlenilmesi ve kendilerine komisyon karşılığı kredi kartıyla POS cihazlarından işlem yaptıran kişilerin kim olduğunun da sorularak tespit edilmesi ayrıca sanığın POS tefeciliği yapıp yapmadığına dair kolluk marifetiyle detaylı araştırma yaptırılması sonrasında hasıl olacak sonuca göre bir karara varılması gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Hukuka aykırı bulunmuştur.

IV. KARAR

Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle sanık hakkında Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 25.05.2023 tarihli ve 2022/1691 Esas, 2023/1203 sayılı Kararına yönelik sanık müdafiinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden ve dosya kapsamında tespit edilen diğer hususlar nazara alındığında hükmün, 5271 sayılı Kanun’un 302/2. maddesi gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Tefecilik Suçu Beraat Yargıtay Kararı
Tefecilik Suçu Beraat Yargıtay Kararı

Tefecilik Suçu Beraat Yargıtay Kararı (Zamanaşımı Düşme Kararı)

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 31.01.2017 tarihli ve 2016/13-982 Esas, 2017/29 sayılı ve benzer Kararlarında da belirtildiği üzere; çok sanıklı dosyalarda, sanıkların her birinin birbirlerinden bağımsız olarak kanun yoluna başvurma hakkının bulunduğu, kural olarak sanıklardan birinin verilen karara karşı yaptığı kanun yolu başvurusunun, diğer sanıklar hakkında verilen hükümleri kapsamadığı ve hükmün kanun yoluna başvuru için öngörülen sürenin sonunda kesinleştiği ancak temyiz kanun yolu bakımından gerek 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanun’un (1412 sayılı Kanun) 325. gerekse 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 306. maddelerinde yer alan ve hükmün bozulmasının diğer sanıklara sirayetini düzenleyen hükümlerdeki koşullar gerçekleştiği takdirde temyiz edenler lehine oluşacak durumdan temyiz yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla beraber talebi kabul edilmeyen sanıkların da yararlanmalarının sağlanması suretiyle bu kişilerin temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğinin giderilmesinin amaçlandığı ve bozmanın sirayetinde yerel mahkeme hükmünün, temyiz etmeyen sanık yönünden bozulmayıp sanığın sadece bozma kararının sonucundan yararlandırıldığı dikkate alındığında, 10.09.2015 tarihli ilk hükmü yasal süresinde temyiz etmeyen sanık …’ın sirayet nedeniyle bozma sonrası verilen hükmü temyiz etme … hukuken mümkün olmadığından, lehe bozmadan sirayet nedeniyle istifade eden sanık hakkında bozma sonrası verilen mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un (5320 sayılı Kanun) 8/1. maddesi de gözetilerek 1412 sayılı Kanun’un 317. maddesi gereğince REDDİNE, sanık … hakkında kurulan hükme yönelik temyiz isteği olmadığı gözetilerek, incelemenin katılan vekilinin sanıklardan …, …, … ve … hakkında yüklenen suçtan verilen beraat, sanıklar … ve … müdafiileri ile sanık …’ın bu sanıklar hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazları ile SINIRLI OLARAK yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

1)Sanıklardan … hakkında kurulan mahkumiyet ve … hakkında verilen beraat hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Sanıklara yüklenen tefecilik suçunun suç tarihleri itibarıyla lehe olan 7242 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 241/1. maddesinde öngörülen cezasının üst sınırına göre aynı Kanun’un 66/1-e ve 67/4. maddelerinde belirtilen 8 yıllık asli ve 12 yıllık ilaveli dava zamanaşımı sürelerine tabi olduğu, … yönünden 21.06.2012, … yönünden ise 30.03.2012 yılı olan son suç tarihleri ile inceleme günü arasında ilaveli dava zamanaşımı süresinin gerçekleştiği anlaşıldığından, hükümlerin 5237 sayılı Kanun’un 7/2 ile 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddeleri de gözetilmek suretiyle 1412 sayılı Kanun’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasa’nın 322/1 ve 5271 sayılı Kanun’un 223/8. maddeleri uyarınca sanıklar hakkında açılan kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle ayrı ayrı DÜŞMESİNE,

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir